Muhaddisler, hadislerin sıhhatini tespit etme konusunda en önemli unsur olarak râvileri esas aldıkları için, mesailerini de bu alana teksif etmişlerdir. Dolayısıyla onların hadisler karşısındaki ilk faaliyetleri, râvilerin adalet ve zapt yönünden güvenilirliklerini araştırmak ve bu noktada tespitlerde bulunmak olmuştur. Bu bağlamda Cerh taʿdîl ilmi, hadislerin gerek râvi gerekse metin açısından sıhhatini tespit etme konusunda karşılaşılan problemlerin çözümünde önemli bir yere sahiptir.
Günümüzde hadislerin sened açısından sıhhat durumlarını tespit edebilmek için münekkitlerin râvi değerlendirmeleri esas alınmaktadır. Dolayısıyla onların, râvilerin durumlarına dair yaptıkları açıklamalar önemlidir. Hadisleri bir sonraki nesle taşınması misyonunu üstlenmiş olan ravilerin hadis rivayeti konusunda yeterliliği sağlayıp sağlayamadıklarının tespitine dayanan cerh taʿdîl sistemi, her şeyden önce beşerî, bir diğer ifadeyle ictihâdî bir mahiyete sahiptir. Rivayet işini yüklenen râvinin taşıması gereken adalet ve zabt vasfının varlığı, cerh taʿdîl faaliyetini yürüten münekktit tarafından sorgulanmaktadır. Dolayısıyla bu faaliyet esnasında gerek râvide gerekse münekkit açısından müspet veya menfi birçok insanî, tabiî veya fıtrî faktörlerle karşılaşılması tabiî bir durumdur.
Münekkitlerin râviler hakkında yaptığı birbirinden farklı cerh taʿdîl değerlendirmeleri karşısında nasıl hareket edileceği ise bu ilmin problemlerinden biridir. Bu noktada kimi âlimler tarafından, hadis ilminde önemli yere sahip olan Buhârî ve Müslim gibi isimlerin hadis aldıkları râvilerin durumlarından hareketle bir takım kurallar geliştirilmiştir. Bunlardan biri de cerhin kabulü için müfesser olma şartıdır. Ancak rical kaynaklarında cerh taʿdîl ilminin otorite isimleri tarafından müfesser olmayan cerh ifadelerinin sıklıkla kullanıldığı da bir vakıadır. Bu durum karşısında nasıl bir yol izleneceği ise bir diğer problem olarak karşımızdadır. Son dönem önemli hadis âlimlerinden Muhammed Avvâme’nin bu konudaki değerlendirmeleri mezkûr problemlerin çözümüne katkı sağlar niteliktedir. İşte bu çalışmada Muhammed Avvâme’nin cerh ve taʿdîlin kabulüne dair bazı tespitleri ele alınmıştır.
Hadis usulü kaynaklarına bakıldığında âlimlerin, Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud gibi isimlerin, hadis aldıkları râvilerin cerh taʿdîl durumlarından hareketle, cerhin müfesser olma şartıyla kabul edilmesi gerektiğini savundukları ve aynı zamanda bu görüşü mezkûr isimlere de nispet ettikleri görülmektedir. Ancak Muhammed Avvâme söz konusu râvilerin durumlarını tetkik etmekte ve böyle bir kaidenin mezkûr isimlere nispetinin tartışmalı olduğunu ortaya koymaktadır. Muhammed Avvâme ayrıca edindiği tespitler bağlamında örneğin Buhârî veya Müslim’in bir râviden hadis almasının aynı zamanda onunla ihticac ettiği anlamına gelmeyeceğini de örnekleriyle göstermektedir. O, bununla cerh taʿdîl ilminde âlimlerin Buhârî ve Müslim’in ricâlinden hareketle ileri sürdükleri ve genel kabul gören bazı kaideleri de tartışmaya açmış olmaktadır.
Cerhin kabulü konusunda bir diğer önemli husus da, ricâl eserlerinde “fülan zaîf, fülan leyse bi-şey” gibi gerekçeleri açıklanmayan, mutlak ve müphem lafızlarla zikredilen cerh ifadelerinin nasıl yorumlanması gerektiğidir. Muhammed Avvâme söz konusu müphem cerh ifadelerinin, her ne kadar gerekçeleri açıklanmasa da ilgili münekkidin bilgi ve tecrübesini ihtiva ettiği için bilgi değeri ihtiva ettiğine dikkat çekmektedir. Dolayısıyla müfesser olmayan bu tarz cerh ifadelerini, sadece müfesser olmadığı gerekçesiyle itibardan düşürmek isabetli bir yaklaşım değildir. Bu durumda cerh taʿdîl sebeplerine vakıf olan ve bu ilimde söz sahibi âlimlerin, gerekçelerini ister açıklasın ister açıklamasın cerhlerinin makbul olması isabetli olan görüştür.
Muhammed Avvâme’nin yaklaşımları, hadis ilminin en çetrefilli alanlarından biri olan cerh taʿdîl konusunda çok dikkatli hareket edilmesi gerektiğini göstermektedir. Bununla birlikte Sahîhayn’a rivayetleri alınan râvilerin, Şeyhân tarafından hangi gerekçelerle kabul edildiğinin sağlıklı bir şekilde tespit edilmesi de, cerh taʿdîl konusunda yanlış çıkarımların önüne geçmek noktasında önemlidir.
Since Hadith scholars consider the narrators as the most important element in determining the reliability of hadiths, they focus their works on this field. Therefore, the first thing for them to do is to investigate the reliability of the narrators in terms of justice and recording and to draw conclusions. In this context, the studies of invalidation (jarḥ) and validation (taʿdīl) have an important place in examining the problems encountered while determining the reliability of hadiths regarding both narrators and texts.
Today, in order to understand the reliability of hadiths in terms of script, critics' evaluations of narrators are taken as basis. Therefore, their explanations on the status of the narrators are important. The invalidation validation discipline, which is based on determining whether the narrators, who undertook the mission of passing hadiths onto the next generations, have the competence in the narration of hadiths, has a human, namely opinion-based, nature. The presence of justice and record, a quality that must be undertaken by the narrator, is questioned by the critics who are in the field of invalidation-validation. Therefore, it is quite normal to encounter many positive or negative human, natural or existential factors regarding the narrator and the critic.
One of the problems in this field is how to act when having different invalidation validation evaluations made by the scholars on the narrators. Thus, a number of rules have been designated by some scholars, basing on the status of the narrators from whom prominent hadith scholars such as Bukhari and Muslim have received hadiths. One of these rules for the acceptance of jarj is the condition of being explained. However, it is also a fact that, in Rical sources, unexplained invalidation expressions are frequently used by the authorities in invalidation-validation field. How to handle this situation is another problem. Reviews of Muhammad ʿAwwamah, one of the most important recent hadith scholars, on this issue contribute to the solution of these problems. In this study, some views of Muhammad ʿAwwamah on the acceptance of invalidation and validation are discussed.
When the sources of hadith methodology are examined, it is seen that scholars, such as Bukhari, Muslim and Abu Dawud, argue that invalidation should only be accepted on the condition that it is explained by the narrators from whom they have received hadiths. They also suggest that they refer this argument to prominent scholars mentioned above. However, Muhammad ʿAwwamah examines the status of these narrators and reveals that associating this rule to the aforementioned scholars is controversial. He also shows that the fact that Bukhari or Muslim receives hadith from a narrator does not mean that he bases this hadith on them. By such a claim, he discusses some of the generally accepted rules put forward by scholars in the field of invalidation-validation by basing on the request of Bukhari and Muslim.
Another important issue regarding the acceptance of invalidation is how to interpret invalidation expressions that are cited with absolute and ambiguous phrases. Muhammad ʿAwwamah argues that although the reasons are not explained these ambiguous invalidation statements contain information as they involve the knowledge and experience of the relevant critic. Therefore, it is not an appropriate approach to discredit these expressions simply because they are not explained. In this respect, it is a more sound argument that the invalidations of the scholars, who have a say in this field and know the reasons of invalidation-validation, are accepted even though they do not explain their reasons.
Muhammad ʿAwwamah’s approaches show that one should be very careful about invalidation and validation, one of the most complicated fields of hadith studies. However, it is also important to understand the reasons why the narrators, whose narrations were included in Sahîhayn, were accepted by the Sheikhs so as to avoid drawing false conclusions about the invalidation and validation.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2021 |
Gönderilme Tarihi | 17 Mayıs 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 45 |