Abstract
Bütün peygamberler gönderildikleri ümmetlere yüce Allah’a imân etmeyi tebliğ etmekle emir olunmuşlardır. Davetlerine icabet edenler imân etmiş, etmeyenler imân etmemiş hükmünü almışlardır. Hayatın son anlarında imân ettim diyenler, Firavun örneğinde olduğu gibi müfessirleri manalandırma açısından, akaid âlimlerini de hayatın son anlarında imân edenlerin imânlarının sıhhati açısından ilgilendirmiş, bu konuya hasredilen çok sayıda eser verilmesine sebebiyet vermiştir. Meseleye son nefeste imânın sahih olması açısından bakanların bazıları, Firavun’un imânına, kabul olunma şartlarına uygun bir imândır hükmünü vermişler. Diğer akaid uleması ve tefsir ilmindeki esasları dikkate alanlar ise, Kur’ân-ı Kerîm’deki üslûbun, imânın kabul olmadığına açık delaleti olduğunu ifade etmişlerdir. Mesele, akaid ilminin müsellem kurallarıyla tefsir ilminin müsellem kurallarının imân-küfür sınırına tatbiki açısından güzel bir örnektir. Makalede tefsir ilminin gerekleri açısından Firavun’un imânının kabul olunmadığı görüşü tercih edilmiş ve delillendirilmiştir.