Karbon fiyatlandırmasının bir biçimi olan karbon vergisi, sanayi, ulaşım gibi sektörlerde fosil yakıtların kullanımıyla üretimin bir sonucu olarak ortaya çıkan karbon atıklarının azaltılmasına teşvik olarak yürürlükte olan bir vergi biçimidir. Günümüzde pek çok ülkede uygulanan bu vergi türü kapsamında üretilen ve tüketilen hizmetler sonucu ortaya çıkan atıklar karbon ayak izine göre hesaplanıp ücretlendirilmektedir. Şu an için ülkemizde bu tip bir vergilendirme doğrudan olmamakla birlikte tüketilen fosil yakıtların vergilendirilmesinde ek bir kalem olarak uygulanmaktadır. Fakat son günlerde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (Paris Anlaşması) taraflarından biri olan ülkemiz için de karbon vergisinin yürürlüğe konulması tartışılmaktadır. Karbon tüketiminin sera gazı oluşumuna ve küresel ısınmaya etkileri bilimsel bir gerçektir. Bu doğrultuda karbon salınımının azaltılmasına teşvik edecek politikalar günümüz üretim ortamı için önem taşımaktadır. Fakat daha önce pandemi sürecinde de görüldüğü gibi bu olası uygulama da bir kısım sosyal medya kullanıcıları tarafından dirençle karşılanmaktadır. Kullanıcıların dini inanç, ekonomik endişeler ve toplum mühendisliği gibi kaygıları çerçevesinde karbon salınımı bilimsel bir gerçek olarak kabul görmeyerek şüphe duyulan bir tasarı olarak ifade edilmektedir. Bilgiye ulaşma pratiklerinin değiştiği günümüzde yeni medya “bilgi alma” aracı olduğu kadar bilginin manipüle edilmesine de açık bir platform olarak gerçekliğin sorgulandığı ve gerçeğin yeniden üretildiği bir ortam haline gelmiştir. Bu güvensizlik ise kullanıcıların gelişen olaylara öğrenilmiş bir şüpheyle yaklaşmasına neden olmaktadır. Ayrıca sosyal medyanın paylaşımcı doğası da bu tip dezenformasyonların yayılımını kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla bilimsel gerçek zarar görürken hakikat ise kayma yaşamaktadır. Duyulan güvensizlik kapsamında X platformunda yer alan #KarbonVergisineHayır etiketiyle paylaşılan iletiler örnek olay olarak ele alınmıştır. 17-23 Haziran 2024 tarih aralığında üretilen iletilerin yarattığı bilgi kirliliği içerik çözümleme yöntemiyle analiz edilmiştir. Kullanıcıların ilgili konuyu farklı bağlamlarla destekleyerek benzer tüm güncel gelişmelere ve bilimsel bilgiye bütüncül bir şüphe ile yaklaştıkları tespit edilmiştir. Kullanıcılar tarafından üretilen iletiler teyide muhtaç bilgiler içerse de yarattığı “her şeyin farkında olma” hissinin öğrenilmiş şüpheyi güçlendirdiği görülmüştür. Bu bağlamda çalışma, sosyal medyada çevresel politikalara karşı oluşan güvensizlik söylemlerini çözümleyerek, öğrenilmiş şüphenin dijital ortamlarda nasıl yeniden üretildiğine dair özgün bir katkı sunmaktadır.
Carbon tax, a form of carbon pricing, is a type of taxation designed to incentivize the reduction of carbon emissions resulting from sectors like industry and transportation, which rely heavily on fossil fuels. This tax is calculated and levied based on the carbon footprint of the services produced and consumed. While direct implementation of such a tax is currently absent in Turkey, additional charges related to fossil fuel consumption serve as an indirect application. Recently, discussions about introducing a carbon tax in Turkey, a signatory to the Paris Agreement under the United Nations Framework Convention on Climate Change, have gained traction. The scientific reality that carbon consumption contributes to greenhouse gas formation and global warming underscores the importance of policies aimed at reducing carbon emissions in today’s production environments. However, as observed during the COVID-19 pandemic, such policies face resistance from certain social media users. Concerns rooted in religious beliefs, economic anxieties, and fears of social engineering lead some users to dismiss carbon emissions as a scientific fact, framing them instead as a matter of skepticism. In today’s media landscape, where the practices of accessing information have evolved, new media platforms serve not only as tools for acquiring knowledge but also as arenas susceptible to the manipulation of facts. This has transformed them into spaces where reality is questioned and redefined. Such mistrust fosters a learned skepticism among users in their engagement with events and policies. Furthermore, the inherently shareable nature of social media facilitates the spread of misinformation, damaging scientific truths and distorting reality. This study examines posts shared under the hashtag #KarbonVergisineHayır (#NoToCarbonTax) on Platform X as a case study. Messages posted between June 17-23, 2024, were analyzed using content analysis to explore the misinformation they generated. It was observed that users approached the issue of carbon tax, as well as other current developments and scientific knowledge, with a holistic skepticism by associating it with various contexts. Although the posts contained unverifiable information, the sense of “being aware of everything” they generated was found to reinforce learned skepticism. In this context, the study provides an original contribution by analyzing the distrust narratives against environmental policies on social media, and by revealing how learned skepticism is reproduced in digital environments.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication Sociology |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Early Pub Date | August 29, 2025 |
Publication Date | August 31, 2025 |
Submission Date | February 5, 2025 |
Acceptance Date | August 19, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 18 Issue: 2 |
Hitit Journal of Social Sciences is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).