Bütün Türk-İslâm devletlerinde halka adil davranma
esas kabul edilmiştir. Türkler, gerek İslâm öncesi dönemde
gerekse İslâmî dönemde kurmuş oldukları devletlerde her
zaman adlî teşkilata gereken önemi vermişlerdir. Türk devletlerinde adlî
meselelerin çözüme kavuşturulmasında İslâm hukukunun yanı sıra Töre’ye de
müracaat edilmiştir. Ortaçağ Türk-İslâm devletlerinde
adlî teşkilat içerisinde bulunan en önemli yargı uygulaması ise hükümdarın bir
nevi adalet sembolü olan Dîvânü’l-Mezâlim’dir. Bunun için Ortaçağ Türk-İslâm
devletlerinin devlet yönetiminde adlî teşkilatın ve
Dîvânü’l-Mezâlim’in çok önemli bir yeri ve görevi bulunmaktaydı. Çünkü adaletin
sağlanması hükümdarın en öncelikli görevlerinden birisiydi. Dîvânü’l-Mezâlim,
normal mahkeme kadısının görev ve sorumluluklarından tamamen farklı bir yargı
yetkisini yerine getiren bir üst mahkeme konumunda bulunmaktadır.
Dîvânü’l-Mezâlim’e öncelikli olarak hükümdar başkanlık ederdi. Hükümdar Dîvânü’l-Mezâlim’e
başkanlık etmediği zamanlardaysa vezir, nâib vb. görevliler bu işe nezaret
ederdi. Dîvânü’l-Mezâlim, yönetici sınıfla tebaa arasında bir arabulucu
konumunda olup halkın nabzını yoklayan en önemli kanallardan, hukukî yollardan
birisiydi. Dîvânü’l-Mezâlim’in kurum olarak günümüzde doğrudan bir karşılığı
olmasa da bugünkü modern yargı sistemlerinden bazılarıyla birtakım
münasebetleri söz konusudur. Tebliğimizde Ortaçağ’da hâkimiyet tesis eden
Türk-İslâm devletlerinde bulunan adalet sistemini ve bunun önemli bir cüzü olan
Dîvânü’l-Mezâlim’in ihdası, gelişimi, teşkilat yapısı ve
işleyişi gibi konular ele alınarak incelenecektir. Bunun yanında bu kurumun,
günümüz modern yargı sistemleriyle olan münasebetleri hakkında bilgi
verilecektir.
Bölüm | Tüm Sayı |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 5 Sayı: 10 |