Iraq-i Arab was the scene of
the wars the Ottoman and the Safavids
fought in the sixteenth and early seventeenth century. Baghdad, the capital of
the region, switched hands several times in 1638 it definitively fell to the Ottomans.
Iraq-i Arab was among the territories conquered as part of Shah Isma'il's
initial wave of territorial conquests and continued to be a bone of contention until
it finally and definitively fell to the Ottomans in 1638. Iraq-i 'Arab was no
ordinary territory for the Safavids. As the site of the martyrdom and burial of
a number of Shi'i Imams, it occupied an extraordinary place in the Twelver
Shi'i imagination. Iraq was important for the Safavids. They did, after all,
devote resources to the upkeep and embellishment of its Shi'i shrines and were
even willing to spend money on these symbolic sites when They no longer
controlled them. The reign of Shah Sultan Husayn, Safavids saw little change in
the Safavid reluctance to march on Iraq. This is hardly surprising given the
shah's well-know diffidence and the lamentable state of the Safavid army at the
time. Unlike most of his predecessors, Shah Sultan Husayn actively encouraged
the pilgrimage to the 'atabat, so that during his reign Iranian pilgrims
visited the holy sites. This paper will test the iconic status of Iraq-i Arab
for Shi'i Islam against historical reality by examining the zeal and energy
applied by the Safavids to gain and maintain
control over Iraq-i Arab and the justification for their engagement with
the region.
Irak-ı Arab XVI. yüzyılda ve XVII. yüzyılın
ilk dönemlerinde Osmanlı ile Safeviler arasında meydana gelen savaşlara sahne
olmuştur. Bölgenin başkenti olan Bağdat birkaç kez el değiştirmesine rağmen 1638
yılında Osmanlıların Bağdat’ı ele geçirmesiyle tamamen Osmanlılara geçmiş oldu.
Irak-ı Arab, Şah İsmail’in bölgesel fetihlerinin ilk dalgasının bir parçası
olarak fethedilen topraklar arasındaydı ve kesin olarak 1683’te Osmanlılara
kalana kadar anlaşmazlık konusu olmaya devam etti. Irak-ı Arab, Safeviler için sıradan bir bölge
değildi. Zira birçok Şii imamın mezarı ve şehitlerin olduğu bir yer olarak 12
imam tasavvuru için çok büyük bir yer işgal ediyordu. Onların kontrolünde
olmadığında bile Şii türbelerinin bakımı ve güzelleştirilmesi için kaynak tahsis
etmişlerdir. Bölgenin Şii tarihinde önemli bir yer tutması dolayısıyla bölge
ile güçlü yakınlık kurmaya devam etmişlerdir. Bölge üzerinde yeniden hakimiyet
kurma hayallerinden hiç vazgeçmeyen Safeviler, Şah Sultan Hüseyin döneminde bu
konuda biraz daha isteksiz davranmıştır. Şahın iyi bilinen çekingenliği ve
Safevi ordusunun o anki içler acısı durumu göz önünde alındığında, bu durum pek
şaşırtıcı değildir. Şah Sultan Hüseyin atalarının çoğundan farklı olarak ‘atabat diye nitelendirilern Şiilerin
kutsal yerlerine hacca gitmeyi teşvik etti. Ayrıca türbelerin bakım masrafı
için kaynaklar tahsis etme konusunda çok istekli davrandı. Bu makale, Şii İslam için Irak-ı Arab’ın simgesel durumunu
Safevilerce Iraklı Arapların kontrolünü kazanmak ve korumak için uygulanan gözü
karalık ve enerji ile bölgeye müdahil olma gerekçelerini inceleyerek bu durumu
tarihi gerçeklik karşısında test edecektir.
Bölüm | Tüm Sayı |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 5 Sayı: 10 |