Bu makalenin temel gayesi 1970’lerden günümüze fıkıh alanında çağımıza damgasını vuran fakihlerden biri olan Yûsuf el-Karadâvî’nin (1926-2022) İslâm Ceza Hukukuna ilişkin öne çıkan bazı görüşlerini tarihsel süreç içindeki değişimleri de öne çıkartarak arz ve tahlil etmektir. Karadâvî, doksan yılı aşan ömründe İslâmî ilimlerin hemen her alanına yaptığı katkıların yanında İslâmî müesseselerin kurulmasında etkin bir rol oynamıştır. İslâm hukukunun her zaman ve mekân için çözümler üretebilecek bir potansiyele sahip olduğunu bulduğu her fırsatta ilan etmiş, bunun yegâne yolunun ictihad mekanizmasını işletmek olduğuna vurgu yapmıştır. el-Helâl ve’l-Haram fi’l-İslâm ve Fetâvâ muâsıra kitaplarında fetva verirken esas aldığı ilkeler arasında muayyen bir mezhebi taklit etmediğini, dört mezhebin de dışına çıkarak fıkıh mirasından bütünüyle istifade ettiğini kaydetmiştir. Hakkında kesin icmâın oluştuğu (el-icmâü’l-müteyakkin) hiçbir meselede muhalif bir görüş benimsemediğini özellikle deklare etmiştir.
Karadâvî’nin diğer alanlarda olduğu gibi İslâm Ceza Hukuku alanında da katkıları olmuştur. Fetvalarını kaydettiği kitaplarında ve diğer bazı eserlerinde bu alana ilişkin görüşlerini beyan etmiş olmasının yanında, Cerîmetü’r-ridde isimli eserinde de özel olarak irtidat cezasını tahlil etmiş, ancak konu hakkındaki görüşlerini tek bir eserde toplama ihtiyacına binâen vefatından birkaç yıl önce Fi’l-fıkhi’l-cinâî ve’l-ikâbî fi’l-İslâm eserini kaleme almıştır. Karadâvî genel itibarıyla had cezalarını işlediği bu eserinde dört mezhebin görüşlerinden birini tercih etse de bazı meselelerde bu çerçevenin dışına çıkmış, hakkında icmâın gerçekleştiği iddia edilen hükümlerde farklı görüşler ortaya koymuştur. Bu kısma giren görüşlerinin ilki recm cezasıyla alakalıdır. Karadâvî’nin 1972 öncesi bu konudaki görüşü tam olarak tespit edilemese de bu tarihteki beyanlarından recmin taʽzîr olduğu görüşünü benimsediği ancak vefatından kısa bir süre önce bundan da vazgeçip, recmin İslâmî bir ceza olmadığı kanaatinde karar kıldığı anlaşılmaktadır. Zina fiilinde cezanın değişmesinde ölçü sayılan “muhsan” kavramını, “taraf(ların) bu fiili icra ettikleri zamanda evli olmaları” şeklinde yorumlaması da geleneğin dışına çıktığı görüşlerindendir. Sarhoşluk cezasının taʽzîr olduğu, zaman ve mekâna göre kanun koyucu tarafından bu suça uygun bir cezanın belirlenebileceği, hangi isimlerle anılırsa anılsın uyuşturucu maddeleri kullanmanın haram olduğu, kullananın caydırıcı bir müeyyideyle cezalandırılacağı, ticaretini ve propagandasını yapan kimselerin ise yine taʽzîr yoluyla ölüm cezasına çarptırılabileceği, hırsızlık suçunda çalınan malın hadislerde belirlenen nisabının taabbudî olmadığı, dolayısıyla değişen şartlara göre bilir kişilerden oluşan bir heyet tarafından belirlenebileceği, irtidat cezasını, mürtedin pozisyonuna göre farklı hükümlere bağlaması, bu alanda öne çıkan tercihlerindendir. Kadının diyetinin erkekle eşit olduğu fikrini savunması, bu alanda tartışma yaratan diğer bir görüşüdür. Karadâvî’nin mezkûr görüşleri ilim dünyasında ciddi bir yankı oluşturmuş, eleştirel tarzda pek çok çalışmanın yapılmasına zemin hazırlamıştır.
Çalışmamızda, öncelikle Karadâvî’nin, fetvalarında esas aldığını beyan ettiği ilkelere yer verilmiştir. Ardından ceza hukuku alanında sözü edilen görüşleri arz ve tahlil edilmiştir. Mezkûr görüşlerinin oluşmasında dönemin kudretli iki fakihi: Ebû Zehre ve Mustafa Zerkâ’nın bariz etkileri tespit edildiği için çalışmada onların konuyla ilgili görüşlerine de yer verilmiştir. Son olarak Karadâvî’nin, bu çalışmada tahlil edilen görüşlerini inşa ederken izlediği yöntemde tespit edilen problemler üzerinde durularak kadim fakihlerin metotları ışığında bazı değerlendirmeler yapılmıştır. Çalışmada Karadâvî’nin, görüşlerinin tespitinde 105 eserinin bir araya getirildiği 2022 yılında yayımlanan külliyatına müracaat edilmiştir. Ebû Zehre’nin İslâm Ceza Hukukuna ilişkin yazdığı el-Cerîme ve el-Ukûbe eserlerinin yanında fetvalarının bir araya getirildiği kitabıyla, Zerkâ’nın Fetâvâ’sı çalışmada kendisine yoğun bir şekilde müracaat edilen eserlerden olmuştur.
Emekleriniz için teşekkür ederim.
The main purpose of this article is to present and analyze some opinions of Yūsuf al-Qaraḍāwī (1926-2022), one of the most influential jurists in the field of fiqh from the 1970s to the present, by highlighting the changes in the historical context. In his life span of more than ninety years, al-Qaraḍāwī played an active role in the establishment of Islamic institutions in addition to his contributions to almost every field of Islamic sciences. He has declared at every opportunity that Islamic Law has the potential to produce solutions for any era and place and emphasized that the only way to do this is to activate the mechanism of ijtihad. In his books al-Ḥalāl wa’l-Ḥarām fi’l-Islām and Fatāwā mu‘āṣira, among the principles he based his fatwās, he noted that he did not imitate a particular madhhab and that he went beyond all four madhhabs and made full use of the heritage of fiqh. He specifically declared that he did not adopt a dissenting view on any issue about which there was a definite ijmā‘ (al-ijmā‘ al-mutayaqqin). One of al-Qaraḍāwī's contributions to the field of fiqh is Islamic Criminal Law. In addition to expressing his views on this field in his books in which he recorded his fatwās and in some of his other works, he also analyzed the punishment of apostasy specifically in his work titled Jarīmat al-ridda, but he wrote fi’l-fiqh al-jinā'ī wa'l-‘ikābī fi'l-Islām a few years before his death to collect his views on the subject in a single work. Although al-Qaraḍāwī prefers one of the views of the four madhhabs in this work, he goes beyond this framework in some issues and presents different views on the provisions about which ijmā‘ is claimed to have been realized. The first of his opinions in this section is about the punishment of rajm-stone to death. Although al-Qaraḍāwī's opinion on this issue before 1972 cannot be determined, it is understood from his statements at that time that he adopted the view that rajm punishment is a ta‘zīr punishment (under the discretion of judge or ruler), but shortly before his death, he abandoned this view and opted that rajm is not an Islamic punishment.
His interpretation of the concept of “muḥṣan”, which is considered as a criterion for the change of punishment in the act of adultery, as “the fact that the party(ies) were married at the time they committed this act” is one of the views that he diverged from the tradition. Among his prominent opinions are: The punishment for drunkenness is ta‘zīr, the lawmaker can determine an appropriate punishment for this crime according to the time and place, the use of drugs, regardless of their kind or names, is forbidden, and those who use them will be punished with a deterrent sanction, and those who trade and propagandize can be sentenced to death by way of ta‘zīr, in the crime of theft, niṣāb (quorum) of the stolen property determined in the hadiths is not compulsory and can be determined by a committee of experts in line with changing conditions, the different punishments for apostasy according to the position of the apostate is another controversial view in this area. al-Qaraḍāwī’s views have created a serious reflection in the academic world and paved the way for many critical studies.
In our study, first, the principles that al-Qaraḍāwī declared to be the basis of his fatwās are presented. Then, his views in the field of criminal law were presented and analyzed. Since the two prominent jurists of the period, Abū Zahrā and Muṣṭafā Zarqā, had a significant influence on the formation of his views, their views on the subject are also included in the study. Finally, some evaluations are made in the light of the methods of the early jurists by focusing on the problems identified in the method al-Qaraḍāwī followed in constructing his views analyzed in this study. al-Qaraḍāwī’s corpus published in 2022, which brought together 105 of his works, was consulted to determine his views. In addition to Abū Zahrā’s al-Jarīma and al-‘Uqūba on Islamic Criminal Law, his book of fatwās and Zarqā's Fatāwā were among the works that were consulted extensively in this study.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Law |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2024 |
Submission Date | February 7, 2024 |
Acceptance Date | June 12, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 43 |