Bu çalışma, Türk Ticaret Kanunu’nda şahsî def’ilerin senet hamiline karşı ileri sürülebilmesi için aranan “bilerek” ve “bile bile” borçlunun zararına hareket etme şartlarının kavramsal ve uygulamaya yönelik farklarını incelemeyi amaçlamaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nun 659. ve 825. maddelerine göre hamiline ve emre yazılı senedin hamili, bilerek borçlunun zararına hareket ettiği hallerde şahsî def’iler ileri sürülebilmektedir. Kambiyo senetleri özelinde ise Türk Ticaret Kanunu’nun 687. maddesine göre bu hak yalnızca hamilin bile bile borçlunun zararına hareket etmesi şartına bağlamaktadır. Bu çalışmada, kanun koyucuyu mehaz hukuk sistemlerinden farklı olarak hamiline/emre yazılı senetler ve kambiyo senetleri bakımından iki farklı kavram kullanmaya yönlendiren sebepler irdelenmiştir. Zira kanun koyucu tarafından farklı senet türleri için farklı kavramlar kullanılmış olması, uygulamada borçlunun hangi şartlar altında şahsî def’ilerini hamile karşı ileri sürebileceği konusunda önemli bir ayrım yaratmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde bu iki kavramın içerdiği bilinç ve saik düzeyleri açıklığa kavuşturulmuş, ikinci bölümde ise borçlunun hamilin kast derecesindeki iradesini nasıl ispat edebileceği değerlendirilmiştir. Yargıtay içtihatlarında hamil ile ciranta arasındaki yakınlık ilişkilerinden hareketle kötüniyet varsayımının nasıl temellendirildiği analiz edilmiştir. Bu bağlamda bile bile borçlunun zararına hareket etme kavramının somutlaştırılmasına ilişkin olarak İcra ve İflas Kanunu’ndaki tasarrufun iptali davasına ilişkin hükümlerle benzerlik kurulmuş, buradaki ispatı kolaylaştırıcı karinelerin Türk Ticaret Kanunu’nun 687. maddesi bakımından kıyasen uygulanabilirliği tartışılmıştır. Bu analiz, uygulamada borçlunun ispat yükünü hafifletecek ve şahsî def’ilerin etkin şekilde ileri sürülebilmesini sağlayacak yöntemlerin tartışılmasına katkı sunmaktadır.
Bilerek Borçlunun Zararına Hareket Etme Bile Bile Borçlunun Zararına Hareket Etme Kambiyo Senetleri Şahsî Def’i Kıymetli Evrakta Def’iler
This study examines the conceptual and practical differences between the terms “knowingly” and “deliberately” acting to the detriment of the debtor, which determine whether personal defenses can be raised against the holder of a negotiable instrument under the Turkish Commercial Code (TCC). Articles 659 and 825 of the TCC allow such defenses for order instruments if the holder knowingly acted to the debtor’s detriment. However, Article 687 permits personal defenses only if the holder of a bills of exchange deliberately acted with intent to harm the debtor. Unlike source legal systems, the Turkish legislator consciously adopted two distinct concepts for these different types of instruments. This distinction has significant implications in practice, as it affects when a debtor may assert personal defenses. The first part of the study explores the difference in levels of awareness and intent between the two concepts. The second part addresses how a debtor may prove that the holder acted with intent tantamount to willful misconduct—a requirement that imposes a heavy evidentiary burden. The study also examines Turkish Court of Cassation decisions in which personal or commercial ties between the holder and the endorser are used to infer bad faith. Finally, drawing a parallel to the actio pauliana provisions under the Turkish Execution and Bankruptcy Law, the study discusses whether evidentiary presumptions found there can be applied by analogy to Article 687 TCC. The analysis aims to offer practical solutions for easing the debtor’s burden of proof and ensuring the effective application of personal defenses.
Knowingly Causing Detriment to The Debtor Intentional Detriment to The Debtor Bills of Exchange Personal Defence Defences in Negotiable Instruments
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Public Law (Other) |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | May 6, 2025 |
Submission Date | June 12, 2024 |
Acceptance Date | February 24, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 83 Issue: 1 |