İslamiyet, hükümleri doğrultusunda oturttuğu sosyal düzendeki adalet ile kısa zamanda geniş kitleler arasında yayılmıştır. İslam medeniyetinin yalnızca Müslümanların değil, gayr-i Müslimlerin de hakkını gözeten bir yapıda olması, İslam’ın ulaştığı topraklarda halkın gönlünün kazanılmasını sağlamış bu vesile ile fethedilen topraklarda kalıcılık tesis edilmiştir. İslam fetihlerindeki bu kalıcılık araştırmacıların dikkatini çekmiş ve bu kalıcılığın nedenini anlamak için çeşitli teorilerden hareketle farklı coğrafyalardaki fetih sonrası siyaset incelemeye tabi tutulmuştur. Bu teoriler çoğunlukla İslam’a açılan topraklarda kurulan sosyal düzenin toplum tarafından sevilen ve çabucak benimsenebilen bir yapıda olması üzerinden yürütülmüştür. Ancak İslam tarihinde gayr-i Müslimlerin haklarının gözetilmesi bakımından gösterilebilecek iki önemli örnek olan Sevâd ve İstanbul fetihleri bir paydada buluşturularak ele alınmamıştır. Bu çalışma, İslam fetihlerindeki kalıcılık ve sosyal adalet ilkesinden hareketle öncelikle Hz. Ömer döneminde Sevâd’ın daha sonra ise İstanbul’un sosyal ve ekonomik açıdan fethini değerlendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Sevâd’ın fethi konusunda ortaya konulan bilgiler yeni bir açıdan değerlendirilmiş, İstanbul’un fethi hususunda ise fetih sonrası süreçte atılan adımların halk üzerindeki pozitif etkisi ele alınmıştır. Bu doğrultuda Osmanlı devletinin fetih siyaseti, İslam tarihindeki benzer bir örnekten hareketle sosyal adalet konusunda ortaya konulan bir görüşle desteklenmiştir. İslam’a açılan topraklarda şehir sakinlerinin ve şehre yeni iskan edilen nüfusun ihtiyaçlarına cevap verilerek şehrin sosyal ve ekonomik fethinin askeri fethinden sonra başarıldığını savunan böyle bir çalışma farklı disiplinlere yeni bakış açıları sunacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Ekonomi, Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mart 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 6 Sayı: 1 |