The problem of mental existence has been discussed from various perspectives throughout the history of İslâmic thought. Ibn Sīnā (Avicenna) (d. 428/1037) played a pioneering role in addressing mental existence as a problem. He put forward the basic problems of mental existence. Avicenna’s influence on the kalām tradition is also evident in the discussions on mental existence. In early kalām tradition, no debates on mental existence are encountered. However, in the later period of kalām, the problem of mental existence was addressed under independent headings. Fakhr al-Dīn al-Rāzī (d. 606/1210) significantly contributed to this development by exploring the topic and diversifying the issues, elevating the problem of mental existence to a central position within the kalām tradition. After al-Rāzī, theologians delved into the problem of mental existence, leading to the emergence of different approaches. One such theologian was Shams al-Dīn al-Samarqandī (d. 702/1303), a prominent representative of later-period Māturīdī kalām. This study seeks to determine Samarqandī's position on the problem of mental existence using a document analysis method. Samarqandī acknowledges the concept of mental existence but differs from Avicenna in his understanding. Unlike Avicenna, Samarqandī does not advocate for the presence of essences (māhiyyāt) in the mind as Avicenna’s texts suggest. According to Samarqandī, the plane of mental existence is based on representation. In other words, things imagined in the mind are not copies of entities, but examples of them.
Zihnî varlık problemi İslâm düşünce tarihinde farklı açılardan tartışılagelmiştir. Zihnî varlığın bir problem olarak ele alınmasında öncü role sahip olan kişi İbn Sînâ’dır (öl. 428/1037). O, zihnî varlık hususundaki temel sorunları ortaya koymuştur. İbn Sînâ’nın kelâm geleneğine etkisi zihnî varlık tartışmalarında da kendisini gösterir. İlk dönem kelâm geleneğine bakıldığında zihnî varlıkla ilgili herhangi bir tartışmayla karşılaşılmamaktadır. Ancak müteahhir dönem kelâm geleneğinde zihnî varlık problemi müstakil başlıklar altında ele alınmıştır. Öyle ki Fahreddin er-Râzî’nin (öl. 606/1210) bu konu üzerinde durması ve meseleleri çeşitlendirmesi kelâm geleneğinde zihnî varlık problemini temel problemler arasına çekmiştir. Râzî’den sonra kelâmcılar zihnî varlık problemini ele almışlar ve farklı eğilimler ortaya çıkmıştır. Bu kelâmcılardan birisi de Mâtürîdî kelâmının müteahhir dönem temsilcisi Şemsüddîn es-Semerkandî’dir (ö. 702/1303). Çalışmada doküman analizi yöntemi kullanarak Semerkandî’nin zihnî varlık problemindeki konumu belirlenmeye çalışılmıştır. Semerkandî zihnî varlığı kabul etmektedir. Ancak onun zihnî varlık anlayışı İbn Sînâ’dan farklıdır. Semerkandî, İbn Sînâ’nın metinlerinden anlaşıldığı şekliyle zihinde mâhiyetlerin bulunmasını savunmamaktadır. Ona göre zihnî varlık düzlemi temsiliyet temellidir. Yani zihinde tasavvur olunan şeyler, varlıkların misli değil misâlidir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Kalam |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | June 29, 2025 |
Publication Date | June 30, 2025 |
Submission Date | February 26, 2025 |
Acceptance Date | June 11, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 13 Issue: 1 |