Language
has been typically politicized and used as a political tool in the modern
period for the first time in the history. Language policies have arisen through
nationalism period which has built ‘‘nation’’ within a common identity. The
framework of language policies has been usually formed by the politics of
‘‘national identity’’ of nation-states. In this context, nation-states have
implented monolingualism policy which aims a linguistic homogenization and has
an assimilationist characteristic. This language policy has led to the removal
of some languages from the public life and some of these not chosen by state
languages are subjected to disappear. There is a natural ‘‘conflict’’ between
assimilationist language policies and language rights. Language rights have
emerged as a struggle for existence and a demand for right against
‘‘fundamental injustices’’ of assimilationist policies. Language rights
struggle have relatively eroded assimilation policies and created
multilingualism policies. The determination of dimensions and qualifications of
language rights, which are also related to some other rights, have been partly
relevant the ascribed meaning and function of language. Language, ontologically
a major element of human, has basically two main functions as communicative and
identity. There are various discussions on the basis, nature and
characteristics of language rights recognized within these functions. This
article aims to perform a theoretical analysis of the nature of language
policies and language rights.
Dil,
genel anlamda tarihte ilk kez modern dönemde politikleşmiş ve politik bir araç
olarak kullanılmıştır. Dil politikaları, ulusçuluğun ‘‘ulus’’u ortak bir kimlik
çerçevesinde inşa etme süreciyle ortaya çıkmıştır. Dil politikalarının
çerçevesi, genellikle ulus-devletlerin ‘‘ulusal kimlik’’ politikaları
tarafından şekillendirilmiştir. Bu bağlamda, ulus-devletlerin en çok başvurduğu
dil politikası, dilsel homojenleştirmeyi hedefleyen ve asimilasyonist bir
niteliğe sahip olan tek dillilik politikası olmuştur. Bu dil politikası,
devletin seçmiş olduğu dilin dışındaki dillerin tedricen kamusal hayattan
çıkarılmasına ve bazı dillerin yok olmasına neden olmuştur. Asimilasyonist dil
politikaları ile dil hakları arasında doğal bir ‘‘çatışma’’ bulunmaktadır. Dil
hakları, asimilasyoncu politikaların ‘‘asli haksızlıklarına’’ karşı, bir hak
talebi ve var olma ‘‘mücadelesi’’ olarak ortaya çıkmıştır. Dil hakları,
asimilasyon politikalarını kısmen aşındırmış ve çok dillilik politikalarını
meydana getirmiştir. Diğer bazı haklarla da ilintili olan dil haklarının boyut
ve niteliklerinin belirlenmesi, kısmen dile yüklenen anlam ve işlev ile ilgili
bir durum olmuştur. Ontolojik olarak insanın en temel unsurlarından birini
oluşturan dilin, temel olarak iletişimsel ve kimliksel iki işlevi
bulunmaktadır. Bu fonksiyonlar çerçevesinde tanınacak dil haklarının
dayanakları, mahiyet ve özellikleri ile ilgili çeşitli tartışmalar
yapılmaktadır. Bu makale, dil politikaları ve dil haklarının mahiyetine yönelik
teorik bir inceleme yapmayı amaçlamaktadır.
Konular | Hukuk |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2017 |
Gönderilme Tarihi | 13 Kasım 2017 |
Kabul Tarihi | 11 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.