Turkish family law applies a particular hierarchy of measures to be taken in case that a risk to the child's well-being is identified. As a rule, the law draws a distinction between several child protection measures within a particular hierarchy: appropriate actions can be taken in compliance with Article 346 by issuing adequate instructions, followed by the appointment of a guardian under article 426 et seqq. Turkish Civil Code (CC). Deprivation of parental care pursuant to article 347 Turkish CC is a subsidiary measure permissible only if more moderate measures are not eligible in order to remedy a risk to the child's well-being. As the most stringent measure within said hierarchy, deprivation of child custody, either under article 348 (against the parents' will, ordered by the supervisory authority), or under article 349 Turkish CC (with the parents' consent, ordered by the guardianship authority) is possible.
Türk hukukunda, velâyet hakkının kaldırılmasına, sadece son çare olarak başvurulabilir. Velâyet hakkı kaldırılmadan önce, bu hakkın muhtevasına giren bazı yetkilerin sınırlandırılması yoluyla, çocuğun menfaatine yönelik tehlike ortadan kaldırılmalıdır. Türk Medenî Kanunu´nda kayyım atanmasına ilişkin kanunî düzenleme mehaz İsviçre Medenî Kanunu’ndan farklı düzenlense bile, bu sonuca Türk Anayasa’sının ailenin korunmasına ilişkin hükümlerinden çıkarılabilir. Zira velâyet hakkının kısıtlanması, anne ve/veya baba ve de çocuğun özgürlüğünün kısıtlanması niteliğindedir. Özgürlüklerde, özüne dokunmaksızın demokratik devlet düzenine uygun kısıtlanabilir. Demokratik devlet düzeninin gereklerine uygunluğu belirlerken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları Türk hukuku açısından yol göstericidir. Zira Avrupa İnsan Hakları Mahkeme kararları, Türk hukuku açısından bağlayıcıdır. O halde, çocuğun menfaatine yönelik tehlike daha düşük bir tedbiri gerektiriyorsa, hukukumuz açısından da kayyım atanabilir. TMK. m. 346/III’deki velâyet hakkının kaldırılmasının diğer doğacak çocukları kapsaması halinde, velâyet hakkı, sadece ana ve/veya babanın mutlak eğitim yeteneğinden yoksun olması halinde, kaldırılabilir. Bu ise, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesindeki ailenin korunması ilkesi ile bağdaşmaz. Zira Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesine göre, ailenin ve özel hayatın korunması ilkesi çerçevesinde devletlerin aktif yükümlülükleri vardır. Bu çerçevede çocuğa yönelmiş tehlike, ana ve babanın mutlak çocuk eğitim yeteneğinden mahrumiyetten beklenilmeden çocuğun yüksek yararı gerekli kılması halinde velâyetin kaldırılması yoluyla izale edilmelidir
Diğer ID | JA34UR86KD |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 13 Temmuz 2016 |
Gönderilme Tarihi | 13 Temmuz 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Cilt: 3 Sayı: 2 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.