Bizans döneminde, kentin tepe noktalarına yerleştirilen açık su sarnıçları tarihten bu yana değişen işlevleriyle günümüze kadar gelebilmişlerdir. Uzun bir tarihsel ve işlevsel yolculuğu hafızasında barındırmakta olan çukurlar günümüz İstanbul’unda görünür değildir. Bu hipoteze 20. yüzyıl siyaset bilimci ve felsefeci Hannah Arendt’in kamusal alanda görünebilirlik söylemlerinin kentsel mekânda bulduğu karşılıklara bakılarak ulaşılmıştır. Bu çalışmanın amacı Tarihi Yarımada’da bulunan ve köklü tarihiyle kentsel mekânda görünebilir olması beklenen Çukurbostanların görünebilirliğinin önüne geçen nedenleri araştırmaktır.
Çalışma kapsamında Mese (Divanyolu) üzerinde yer alması ve Theodosius Surları’na yakınlığı nedeniyle Karagümrük’teki Aetius Sarnıcı (Karagümrük Çukurbostanı) şimdiki Vefa Stadyumu örnek alan seçilerek sarnıcın görünebilirliği, tarihî ve sosyal bağlamları tartışılarak alt ve üst ölçek ilişkileri üzerinden incelenmiştir. Aetius Sarnıcı’nın bugün kamusal alan olamayışı, stadyum kullanımının sarnıcın duvarlarının üzerini örtmesi ve 1600 yıllık değerinin göz ardı edilmesi gibi bulguların tespit edilip sarnıcın görünebilirliliğinin sağlanabilmesi durumunda, Tarihi Yarımada gezi rotalarına yeni bir varış noktası eklenerek anlamlı bir bütün oluşturulacağına inanılmaktadır.
Yazarlar bu çalışma için finansal destek almadığını beyan etmiştir.
The open cisterns that were built on the hills of Istanbul have been able to survive through centuries, beginning from the Byzantine period, and with certain changes in their function. Paradoxically, defining the cisterns as visible is not possible in today’s Istanbul, despite their historical background. Accordingly, this hypothesis has been suggested based upon spatial reflections of Hannah Arendt’s discourses on visibility in the public realm. Therefore, the purpose of the research is to investigate the reasons behind the facts that make the cisterns (Çukurbostans) invisible –while they are expected to be visible. Within the scope of this study, the Cistern of Aetius (Karagümrük Çukurbostanı, Vefa Stadium today) has been chosen as a case study because of its close proximity to the Theodosian Walls and its location on the Mese (Divanyolu for Ottoman Empire). As the Arendtian perspective defines the visibility in public spaces, the selected cistern has been examined in terms of large and small scale contexts and historical and social contexts. The findings show that the cistern turned into a semi-public space, because a stadium is open only when there is a football match. On the other hand, the architectural shape of the stadium hides the 1600-year old walls of the cistern. Therefore, the cistern is not visible, both physically and perceptionally. Therefore, When the cistern becomes visible, it will be a new touristic destination in the Historical Peninsula.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | MAKALELER/ARTICLES |
Authors | |
Publication Date | February 5, 2021 |
Submission Date | June 13, 2020 |
Published in Issue | Year 2021 Issue: 15 |