Oğuzların Selçuklu hâkimiyeti ile birlikte geniş bir coğrafyaya yayılmaları ve kitleler hâlinde yeni bir dini kabul etmeleri birbirine yakın zamanlarda olmuştur. Bölgede yaygın olarak kullanılan Farsça devlet dili olarak kullanılmaya devam etse de geniş Oğuz kitleleri için ihtiyaç duyulan din bilgisine cevap verecek kılavuz veya kaynak kitapların Türkçe ile yazılmasını gerektirmiştir. İlk dönem metinlerinde dinî muhtevanın ağır basması da bu ihtiyacın bir göstergesidir. Medreselerde okuyan genç Oğuzların toplumlarına geri döndüklerinde çevreye dinlerini anlatma istekleri, konuştukları dil ile metin üretme arzusunu da beraberinde getirmiştir. İslam dininin temel kaynak kitabı olan Kur’an-ı Kerim’in de Türkçe ile ifade edilme çabası da böyle bir arzu neticesinde ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılması ciddi bir sorumluluk getirmektedir. Bu itibarla Oğuzcanın yazı dili olmaması, Kur’an-ı Kerim’in de sıradan bir metin olmaması hassasiyetini yükseltmiştir. Kur’an’da çok sık kullanılan ve Allah’a ait sıfatların da yapısını teşkil eden bazı kelime türlerinin Türkçede ifadesi özellikle Kur’an tercümelerinde özel bir çabayı gerektirdiği anlaşılmaktadır. Arapçanın kendine has unsurlarından olan ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe ve mübalağalı ism-i fail yapıları, Türkçenin büyük oranda yabancısı durumundadır. Bu makalede, söz konusu Arapça yapıların Türkçede yaygın bir kullanım alanı olmayan (-IcI) ekiyle oluşturulan yeni unsurlarla karşılanma çabası işlenmektedir.
The expansion of Oghuz Turks into larger lands under the Seljuk dominion, and their adoption of a new religion as large masses, took place in periods that are quite close to each other. Although the Persian language continued its influnce in the state apparatus as the official language, the writing of the religious sources to provide large masses of Oghuzs with the proper guidelines for religious practice in Turkish was also an expanding need. The predomination of religious content in the early period writings has been an indicator of this need. The enthusiasm of medrese students who wanted to inform other people about religion whenever they came back to their own communities, stimulated their desire to produce written texts in their spoken language. The endeavours to express the main source of Islam, the Quran, in Turkish also originated from such needs. The comprehension of the Quran in the most correct way brings such a serious responsibility. Therefore, the absence of a written Oghuz language resulted in greater worries about the Quran, for it was never an ordinary text. It seems to be the case that the Turkish expression of certain types of words that were often used in Quran, and were formative of divine attributions, necessitated a special effort, particularly in those Quranic translations. Certain peculiar elements in the Arabic language, such as ism- fail (present participle), sıfat-ı müşebbehe and the exaggerative present participle forms are all alien to Turkish. In this article, we will be examining the endeavours to produce the correspondent Turkish elements with the suffix (-IcI), for these Arabic forms that were not in common use in Turkish.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 29 Issue: 2 |