Tarih boyunca kültürün sürekli değişim halinde olduğu açıktır. Bu değişim süreci içerisinde sözlü kültür anlatıları, bilginin aktarılmasında önemlidir. Sözlü kültür anlatıları ile ilgili ilk çalışmaların “Homeros Sorunu” çerçevesinde 18. yüzyıldan itibaren başladığı bilinse de İ.Ö. VI. yüzyıla kadar inmektedir. Homeros’a atfedilen Iliada ve Odysseia eserlerinin İ.Ö. VI. yüzyılda, Peisistratos döneminde yazıya geçirildiği bilinmektedir. Nitekim, Homeros üzerine yazılanların geniş bir literatür oluşturduğu ve özellikle Antik Yunanın önde gelen şairinin tarihsel bir şahsiyet olduğu belirsizse de, tarihteki ve günümüzdeki tesirinin ne denli olduğu aşikardır. Milman Parry ve Albert Lord tarafından yapılan bir araştırma, Homeros'un eserlerinin ezberleme yoluyla değil de sözlü kültür ile aktarıldığını göstermektedir. M. Parry, bu çalışmasını Sırp bir çobanın kulaktan dolma hikayeler anlatmasıyla keşfetmiştir. Zira, Antik Yunan’da da yazının keşfinden önce, gezerek hikayeler anlatan rhapsodosların olduğu belirtilmektedir. Öyle ki, Homeros’un eserleri de kronolojik açıdan geçmişe yönelik sözlü unsurlar içermektedir. Özellikle Iliada eserinde yer alan Girit-Myken Saraylarının ve Batı Ege kentlerinin tasvirleri, toplumsal bellekte yer ederek anlatı biçiminde günümüze kadar ulaşmıştır. Bunun yanında, Iliada ve Odysseia’da Antik Ege’nin geçmiş ihtişamlarının ve kahramanlıklarının anlatılması, kültürel bellek çalışmalarında da değerlendirilmektedir. Bu nedenle, Ege Bölgesi’ne dair sözlü anlatıların anlaşılması ve kültürel bellek dinamiklerinin, nasıl uzun dönem boyunca hatıra geçmişinde yer aldığını ele almak gerekmektedir. Bu çalışma, sözlü kültürün anlaşılmasında ve kültürel hafızalarda oldukça yankılanan Homeros’un ne denli önemli olduğuna odaklanmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 11 Sayı: 4 |