Beside answering the ontological questions of humanity, religion also tries to persuade with its answers. Religion is a structure that requires obedience from his followers. Its set of rules while attract them by wise words. At the top of this structure there is a God or are Gods. Secondly, the people accepted to be received messages directly from God or Gods, thirdly clergymen who carry out missions of the ones who received messages from God or Gods, and finally in the last ring the followers take part. This hierarchic formation basically seen on all the religions. The differences in the names and sharia / rules of religions are not at a level to greatly change afforamantioned hierarchy. Every study on religion makes the issue of religion more complex. Does the variety of “Religion conception” that built on “God conception” make it possible to mention numbers of the religions as the numbers of the people? If we base on the idea that suppose the number of the way reach to the God as the numbers of the creatures, can we accept the religion and god conception numbers as the numbers of the thoughts? Main foundation of the Islam is Quran, which conveys this straight sentence to believers: “Indeed, the religion in the sight of Allah is Islam.” What about the religion in the sight of the people, is it same with religion in the sight of Allah? How much Islam in the sight of servants, shows similarity with the Islam in the sight of the Al Haqq? Main purpose of our study is to get closer as possible as to the answers of them. Muslim geography understands Muhammadan sharia as Islam while Islam in the sight of Allah does not accepted as Muhammadan sharia. So that, religion in the sight of Allah understood as the eternal religion. The testimony that was sent to Mohammad when he was forty, started to be named as Islam in a certain point of the history. Islam that in the sight of Allah apparently named for all the sharia from Adam to Mohammad. Therefore, Islam the one and the only religion in the sight of Allah, was revealed to the prophets in different forms of sharia. Today for someone who describes himself/herself as Muslim must accept the pillars of belief which “Belief in the Holy Books and in Prophets”. Diversity of understanding the religion that from Adam to Mohammad, can be seen in verses and Hadith that defines religionIslam concept. “Indeed, the religion in the sight of Allah is Islam” take place in Al Imran 19th verse reminds Islam as commitment/obedience/submission while the religion words perceived as Islam. “ad-Din” refers to “Islam” meanwhile “din” refers to all types of believes. Ibn al Arabi assigned some wisdoms to the prophets and pointed out subjects related with these wisdoms in his work Fusus al-Hikam. The topic of Religion took place in 8th chapter which wisdom of spirit assigned to the word Jacob. In this text that we try to understand, “religion” in Chapter Jacob primarily describing the different religions, then follow religion perception around verses and Hadith and finally we try to find out key religion notion in the works of Ibn al Arabi and commentaries to these works. Ibn al Arabi describe religion two different way: in the sight of Allah and in the sight of people. He konveys his description in the sight of the Allah in a hierarchic platform, religion in the sight of the one who informed by Haqq, religion in the sight of the one who informed by the one Haqq informed. So that, the one who is informed can be understood as Gabriel, and the ones Gabriel informed are prophets. In this point, religion in the sight of the people is also two sided. People who depends to the sharia of prophets and people who had faith in era of no prophets or lacked the existed one. Ibn al Arabi remarks superiority of the religion in the sight of Haqq over all the religions in straight way. Variety of the religion in the sight of the people, bring with conflicts about religion itself. Ibn al Arabi’s ideas on religion is described as “unity of love and religion” for years. Especially traditional schools have wide appreciations. Giving place to “unity of love and religion” in our study allows to understand essence of the “religions” transmitted by Fusus al-Hikam as “custom”, “tradition” not the “only religion”. Briefly explaining this matter is possible with allegory of shadows; owner of the shadow is “religion in the sight of the Haqq” whereas the shadow is “religion in the sight of the people”. Therefore, just like the matter of the “existence” (wujud), in the “religion” matter there is “unity” (wahdah) in question. In summary, Ibn al-Arabi defines religion as submission. He sees this submission as the actions/practices of the person. From this point of view, İbnü’l-Arabî seems to have the idea that the actions or treatments are religion. At this point, it should be noted that the absolute religion in the index of truth does not appear to be meant by the naming of subjugation as religion.
İnsanoğlunun ontolojik sorularına cevap vermenin yanı sıra bu cevaplarıyla onu ikna etmeye çalışan din, hikmetli sözler ile cezbeden, bağlıları için keskin kurallar örgüsü ile de itaati şart koşan bir yapıdır. Bu yapının en başında tanrı veya tanrılar, sonrasında bu tanrı ve tanrılardan haber aldığı kabul edilen insanlar, silsilenin üçüncü aşamasında ise bu tanrı veya tanrılardan haber alanların misyonunu devam ettiren din görevlileri, son halkada ise inananlar yer alır. Bu hiyerarşik yapı genel mânâda tüm dinlerde görülebilmektedir. Dinlerin isimlerinde ve şeriat/kurallarındaki farklılıklar bu hiyerarşiyi büyük ölçüde değiştirecek düzeyde değildir. Din üzerine yapılan her çalışma, din meselesini daha da karmaşık hale getirmektedir. “Tanrı tasavvurları” üzerine inşâ edilen “din tasavvurları”nın çeşitliliği, tasavvur eden kişi adedince dinden bahsetmeyi mümkün hale mi getirmektedir? Tanrı’ya giden yolların mahlukâtın nefesi adedince olduğunu varsayan düşünceyi esas alırsak, tasavvurlar adedince din ve tanrı yorumunun olduğu kabul edilebilir mi? İslâm dininin temel kaynağı Ku’rân metni, din hakkında en net cümleyi şu şekilde inananlarına aktarır: “Allah indindeki din İslâm’dır”. Peki Allah’ın indindeki din olan İslâm ile kul indindeki İslâm aynı mıdır? Kullar indindeki İslâm, Hak indindeki İslâm ile ne kadar benzerlik arz etmektedir? Bu sorular üzerine inşâ edilen çalışmamızın temel gâyesi, mümkün olduğu ölçüde bu cevaplara yaklaşabilmektir. Müslüman coğrafyada Muhammedî Şeriat, İslâm olarak anlaşılırken; Allah indindeki din Muhammedî Şeriat olarak kabul edilmez. Öyle ki, “Allah’ın indi” ifâdesi ile anlaşılan ezelî olan dindir. Çünkü Allah’ın indindeki hak/hakikat değişen ve farklılaşan bir şey olamaz. Hz. Muhammed’e kırk yaşında gönderilen vahyin adının “İslam” olarak isimlendirilmesi, tarihin belli bir noktası ile başlamıştır. Dolayısıyla, tarihsel olarak mevcudiyeti tespit edilebilir bir olgudur. Ancak Allah indindeki din olan İslâm, Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelen bütün şeriatlara verilen bir isim olarak anlaşılmıştır. Bu cihetle, Allah indinde olan İslâm, yeryüzünde farklı şeriat biçimleri olarak tezahür etmiş/peygamberlere vahyedilmiştir. Nitekim bugün kendini Müslüman olarak tanımlayan bir kimsenin, imanın şartlarından olan “peygamberlere ve kitaplara iman” şartı, her bir mü’minin kabul etmesi zorunlu olan esaslardandır. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar olan dini anlama biçimlerindeki farklılıkları, âyet ve hadislerde yer alan din-İslâm tanımlamalarında da görmek mümkündür. Âl-i İmran sûresi, 19. âyette yer alan “Allah indideki din, İslâm’dır” ibâresinde yer alan İslâm, teslim olma/boyun eğme/inkıyâd olarak tanımlanırken; din kelimesi “Muhammedî Şerîat” olarak kabul görmüştür. İbnü’l-Arabî, Fusûsu’l-Hikem adlı eserinde peygamberlere birtakım hikmetler tahsîs etmiş ve bu hikmetlerle ilintili mevzûlara işâret etmiştir. Din konusu, hikmet-i rûhiyyenin Yakûb kelimesine tahsîs edildiği sekizinci kısımda yer almaktadır. Yakûb Fassında “din” konusunu anlamaya çalışacağımız bu metinde öncelikle farklı din tanımlamalarına, sonra âyet ve hadis çerçevesinde din algısına, son olarak da İbnü’lArabî’nin eserlerinde ve bu eserlerin şârihlerinin yorumlarında anahtar bir kavram olan “din” olgusunu anlamaya çalışacağız. İbnü’l-Arabî, dini ikiye ayırır: Allah indindeki ve halk indindeki din. Allah indindeki dini de anlatırken, Hakk’ın bildirdiği kimse indindeki din ve Hakk’ın bildirdiği kimsenin bildirdiği kimse indindeki din şeklinde hiyerarşik bir düzlemde aktarır. Öyle ki, Hakk’ın bildirdiği kimse Cebrâil, Hakk’ın bildirdiği kimsenin bildirdiği kimse ise Hz. Peygamber olarak anlaşılabilir. Bu noktada, halk indindeki din de iki kısımdır. Nebevî şerîata tâbi olanların ve fetret vakti hikmet sahibi kimselerin indindeki din. Bu noktada İbnü’l-Arabî, Hak indindeki dinin tüm bu dinlerden mutlak sûrette üstün olduğunu belirtir. Dinlerin halk indindeki çeşitliliği, din hakkında ihtilafı beraberinde getirmiştir. İbnü’l-Arabî’nin din hakkındaki düşünceleri yıllarca, “dinlerin aşkın birliği” şeklinde ifade edilmiştir. Özellikle Gelenekselci Ekol’ün bu hususta geniş değerlendirmeleri bulunmaktadır. Çalışmamızda “dinlerin aşkın birliği” meselesine yer vererek Fusûs’da aktarılan, dinin mâhiyeti itibariyle “dinler” ile kast edilenin “örf ”, “an‘ane” olduğu, âyette işâret edilen “tek din” olmadığı anlaşılabilir. Bu husûsu, gölge metaforu ile şu şekilde özetlememiz mümkün; gölge sahibi “Hak indindeki din”, gölgeler ise “halk indindeki din”dir. Dolayısıyla “varlık” (vücûd) meselesinde olduğu gibi “din” meselesinde de “teklik” (vahdet) söz konusudur. İbnü’l-Arabî özetle dini, boyun eğme (inkıyâd) olarak tanımlar. Bu boyun eğmeyi de kişinin fiillerinin aynı olarak görür. Bu açıdan bakıldığında İbnü’l-Arabî, fiillerin ya da muâmelâtın din olduğu fikrine sahip görünmektedir. Bu noktada şu hususu belirtmek gerekir ki, boyun eğme fiilinin din olarak isimlendirilmesi ile Hak indindeki mutlak din kast edilmiş görünmemektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | RESEARCH ARTICLES |
Authors | |
Publication Date | June 29, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 |