Tragedies that bloom from dithyrambs that emerge from Attica, by being the mouthpiece of the city-state, helped root and sprout the democratic thinking of Athens in the city-state and exposed the essential founding principles primarily being the religious and political of the entity models, that would lay the the ontological, existential, epistemological and aesthetic foundations of the city-state. Tragedy orients us from the protagonist’s, to the society’s - the city-state’s- inner conflict by presenting the founding principles with a phenomenon that has two equivalent powers that are antithetical.Consequently, the democratic values of the new world that oversee the “distinction” that face off the universal and aristocratical values of the old world forms the apparent reality with the act of creation, not an ananke of a given reality. A citizen gives rise to their own existence, on their own horizon of thinking with this act of creation. Because of this, the predestined thinking of the Olympian rhetoric, turns the value of the art overthrown by the power of ordinance inside out by creating and coming into being. So the Dionysian discourse which watches over the individual against the universal ordinance with tragedies, expresses the city-state’s emotions by establishing the structure that provides the formation of a cognitive process in the eyes of the audience by making the instinctive wisdom thrown into the subconscious visible on the stage. Therefore Dionysos as the manifestation of divine power, is covered with the veil of truth in the in-betweenness of antinomy. The coming into open of what had been hidden by the lifting of the vail would be possible with the visualization of the dialectic diffusion on the power of the dialectic incentive that was eliminated by the logocentric world view. It should also be noted that the tragic consciousness of the city-state would be ready to compromise towards the “more sublimed” with all its opposite phenomenons. This reconciliation would be presented to the citizen as a balance with tragedies. In this respect Sophrosyne which exposes the political attitude as a virtue of the city-state, reveals itself as a solution to social, political, and moral dilemmas. In this new Dionysiac world, Sophrosyne now turns into a demos’ virtue for the city-state from being the virtue of the aristocrats who were acknowledged by the old tradition. Our study, focusing on the 6 B.C. on the Athens city, takes the responsibility of the research that will showcase how tragic consciousness makes itself visible with democratic elements in tragedy as well as involving an examination of what constitutive elements constitute the relationship between demokratia and tragedy. Nevertheless, in our study for the sake of the value of our research, a response to the question of what pushed the Ancient Greeks into tragical thinking, and its association with philosophia will also be attempted.
Dithyramboslardan gelişen ve Attika topraklarında gün yüzüne çıkan tragedyalar, polis’in sözcüsü olmakla Atina’nın demokratik düşüncesinin polis’te kök salmasını ve filizlenmesini sağlayarak kent devletinin, varlık tarzlarından başta dini ve politik olmak üzere ontolojik-egzistansiyal-epistemolojik ve estetik temelini oluşturacak asli-kurucu unsurları açığa çıkarmıştır. Tragedya, kurucu unsurları birbirine karşıt iki eş değer güce sahip fenomenleri bir arada sunarak, bizi kahramanın içsel çatışmasından toplumun ve polis’in içsel çatışmasına yöneltmektedir. Buna bağlı olarak eski dünyanın evrensel-aristokratik değerleri karşında beliren yeni dünyanın “fark”ı gözeten demokratik değerleri verili bir hakikatin ananke’sini değil, yaratma eylemi ile görünür olan gerçekliği oluşturmaktadır. Bu yaratma eylemiyle bir yurttaş, düşünce ufkunda kendi varlığını var etmektedir. Bu nedenle Olymposcu söylemin yazgısal düşüncesi var-etme, var-laşma ile yazgının gücü karşısında alaşağı edilen sanatın değerini ters-yüz etmektedir. Böylece tragedyalarla evrensel yazgı karşısında bireyi gözeten Dionysoscu söylem polis’in duygularını ve bilinçaltına fırlatılmış içgüdüsel bilgeliğini sahnede görünür kılarak seyirci nezdinde bilişsel bir sürecin oluşumunu sağlayan temel yapıyı tesis etmektedir. Öyle ki tanrısal gücün tezahürü olarak Dionysos, karşıtlığın aradalığında hakikat perdesi ile örtülmüştür. Örtünün kaldırılması ile gizlenmiş olanın açığa çıkması, logosentrik dünya görüşünün bertaraf ettiği diyalektik dürtünün, bengiliğin gücüne olan diyalektik nüfuzunu görüleyebilmesiyle olanaklıdır. Şunu da belirtmek gerekir ki, polis’in trajik bilinci tüm karşıt fenomenleriyle “daha yücesini isteme” doğrultusunda uzlaşıya da hazırdır. Bu uzlaşı bir tür denge olarak tragedyalar eşliğinde yurttaşa sunulmaktadır. Bu hususta polis’in erdemi olarak politik tavrı açığa çıkaran sophrosyne toplumsal, siyasal, ahlakî açmazların çözümüne ilişkin mahiyette kendini ele vermektedir. Sophrosyne, artık eski gelenekçe sahiplenilen aristokratların erdemi olmaktan çıkarak bu yeni Diyonizyak dünya alanında polis uğruna demos’un erdemine dönüşür. Bu doğrultuda çalışmamız M.Ö. 6. yüzyıl Atina polis’ine odaklanarak demokratia ve tragedya arasındaki ilişkiyi tesis eden kurucu öğelerin ne olduğuna yönelik bir irdelemeyi içerirken, trajik bilincin tragedyada demokratik unsurlarla kendini nasıl görünür kıldığına dair gerçekleştirilecek araştırmanın sorumluluğunu da almaktadır. Ancak çalışmamızda araştırmamızın değeri açısından Antik Yunanlıları trajik düşünceye iten şeyin ne olduğu meselesi ele alınarak philosophia ile olan münasebete ilişkin yanıt denemesine de yer verilecektir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Philosophy |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | March 15, 2021 |
Submission Date | February 23, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 20 Issue: 1 |
e-ISSN: 2645-8950