Gelişme, modernleşme ve ilerleme ile iç içe geçmiş olan kalkınma kavramı, II. Dünya Savaşından sonra başlayan yeniden yapılanma süreciyle kullanımı yaygınlaşmıştır. Kalkınmanın ne olduğu sorusuna cevap çok kolay olmamakla birlikte ekonomik olarak, kişi başına düşen geliri arttırarak toplumsal refahı yükseltmek şeklinde tanımlanmıştır. Kalkınmanın nasıl sağlanacağına ilişkin geliştirilen tüm politikalarda ilk akla gelen kurum tabi ki devlet olmuştur. Ancak küreselleşme ile birlikte etkisi azalmaya başlayan ulus devlet, kapitalizm tarafından ekonomik kalkınma için uygun bir aktör olmaktan çıkarılmıştır. Geleneksel kalkınma politikalarının başarısızlığı da, kalkınmada rolün devletten sivil toplum alanında faaliyet gösteren kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşlarına (STK) geçmesine ve onların kalkınmanın bir aktörü olarak işlev görmesine yol açmıştır. Öyle ki kalkınma sürecine giren ülkelerde STK’ların niceliksel ve niteliksel olarak toplumsal yaşamda önemleri artmış ve ülkelerin kalkınması için önemli kurumlar haline gelmiştir. Türkiye’de STK’ların gelişme düzeyi Avrupa’daki kadar olmasa da, tüm liberal demokrasilerde olduğu gibi bir sivil alan zamanla belirginleşmeye, tarihimizde önemli işlevler üstlenen STK’lar günümüzde yaygınlaşmaya ve toplumsal gelişme faaliyetlerinde katkıları artmaya başlamıştır. Bu çalışmada STK-kalkınma ilişkisi hem genel olarak hem de sosyoekonomik kalkınmasını sağlamaya çalışan Türkiye açısından ele alınmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 2 Ocak 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 6 Sayı: 10 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.