1970’li yıllar Türkiye için politik hayatta kutuplaşmaların hızlandığı, ekonomik problemlerin arttığı, gazete ve kitapların yasaklandığı, düşünsel alanda özgürlüklerin kısıtlandığı yıllar olmuştur. Bu yıllarda televizyon yayın alanının gelişmesiyle birlikte televizyon kullanımı yaygınlaşmış, insanlar evlerine kapanmış ve bu durum insanlardaki sinema alışkanlığını olumsuz yönde etkilemiştir. Kente göçün ve gecekondulaşmanın da hızla arttığı bu yıllarda arabesk müzik Orhan Gencebay ile birlikte popülerleşince, sinema ile plak dünyası işbirliğine yönelmiş; böylece Türk sinemasında arabesk şarkılı filmler furyası başlamıştır. Bu filmlerde yoksulluk, dışlanma, acı, yakınma, kötü yazgı, umutsuzluk, karamsarlık, hüzün, kara sevda, çile, hor görülme, kadercilik gibi motifler dönemin ruhuna uygun olarak yoğun biçimde kullanılmıştır. Diğer taraftan bu filmler genel olarak kan davası, kent ve kentlileşme sorunları, dönem itibariyle ahlak anlayışı, toplumsal sınıfların temsili gibi konularda da yorum yapma fırsatı sunmaktadır. Bu noktadan yola çıkılarak, 1970’li yıllarda Orhan Gencebay’lı filmlerde kent hayatının nasıl yansıtıldığı sorusu çalışmanın problemi olarak belirlenmiştir. Çalışmada kent örüntülerine yoğun biçimde rastlanan Orhan Gencebay’lı Çilekeş ve Aşkı Ben mi Yarattım filmlerinin sosyolojik eleştiri yöntemiyle analizi yapılmaya çalışılmıştır
The 1970’s were a time of increased political polarization, economic problems, bans on newspapers and books, and limitations on intellectual freedoms in Turkey. With the advancement of television broadcasting in these years, television viewership increased thereby influencing more of the public to spend time at home, negatively impacting peoples’ cinema habits. The rapid growth of urban migration and squatting, combined with the increased popularity of Orhan Gencebay and his arabesque music, ensured the worlds of cinema and music collaborated, giving birth to the arabesque music film craze in Turkish cinema. These films utilized period correct themes such as poverty, exclusion, pain, suffering, poor fate, hopelessness, darkness, sorrow, blind love, hardship, disparagement, and fatalism. These films also provided a great opportunity for the discussion and portrayal of important subjects of the era such as blood feuds, cities and urbanization issues, the moral and ethical issues of the time, and the representation of social classes. As such, the main purpose of this study is to determine how urban life is portrayed in Turkish films of the 1970’s starring Orhan Gencebay. This determination is achieved through a sociological method of criticism of Orhan Gencebay’s “Çilekeş” and “Aşkı Ben mi Yarattım” films which heavily portray urban settings
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | June 1, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 25 Issue: 3 |