İnsanoğlu tarih boyunca gaybı ve gelecekte yaşanacak olayları hep merak etmiş, bu merak duygusu da onu her daim çeşitli arayışlara sevk etmiştir. Bu arayışların bir neticesi olarak daha çok gelecek üzerine yapılan tahminlere dayanan gaybî ilim türleri doğmuştur. Kulak çınlamasının esas alındığı çınnâmeler ve vücudun çeşitli organlarının seğirmesi üzerine tecrübe edilmesi muhtemel hadiseler üzerine yapılan tahminlerden oluşan seğirnâmeler bu ilim dalları arasında yer alır. Sayısı birkaç örnekle sınırlı olan çınnâmelerin aksine elde kahir ekseri mensur olan çok sayıda seğirnâme metni bulunmaktadır. Farklı zamanlarda kaleme alınmış olan ve hemen hemen hepsinin müellifi meçhul olan mensur seğirnâmeler dışında az da olsa manzum şekle sahip olanları da mevcuttur.
Edebî geleneğimizde şimdiye kadar manzum çınnâme örneğine rastlanılmamışsa da 19. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen Sevâdî’ye ait manzum bir seğirnâmenin varlığı bilinmektedir. Sevâdî dışında manzum seğirnâme kaleme alan şairlerden biri de Nazîrâ’dır. Şair, bu manzume dışında aynı zamanda manzum çınnâme de yazmıştır. Mesnevi nazım şekline sahip olan ve aruzun “mefâʻîlün mefâʻîlün feʻûlün” kalıbıyla tanzim edilen her iki manzumeden Çınnâme on beyit, Seğirnâme ise 92 beyitten müteşekkildir. Nazım şekli ve vezin dışında sade bir dile sahip olmaları bu manzumelerin ortak özelliklerinden bir diğeridir.
Bu çalışmada türlerinin nadir örneklerinden olan Nazîrâ’nın manzum Çınnâme ve Seğirnâme’sinin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durulduktan sonra çeviri yazılı metinleri araştırmacıların dikkatlerine sunulmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ocak 2023 |
Gönderilme Tarihi | 20 Aralık 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |