Multidisipliner bir kavram haline gelen mekân, değişik açılardan değerlendirilebilen yorumsal bir zenginliğe sahiptir. Çünkü insanın barınma ve konumlanma gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere inşa edilen mekâna, zaman içerisinde farklı anlamlar yüklenir. Özellikle kurmaca metinlerde mekân, fiziksel yapısının dışında algısal boyutu da olan bir kavram olarak ele alınır. Mekânın algısal boyutunu, insan ile olan karşılıklı ilişkisi oluşturur. Dolayısıyla mekân incelemelerinde insanı, temel bir unsur olarak ele almak ve mekânı insandan insanı da mekândan bağımsız değerlendirmemek gerekir. Mekânın, çeşitli işlevlerinin yanında insanın yaşamını değiştirip dönüştürme ve yönetme gibi özelliği de vardır.
Bu çalışmada, Kemal Bilbaşar’ın 1941 yılında kaleme aldığı Denizin Çağırışı adlı eseri, mekânın dönüştürücü etkisi bağlamında incelenecektir. Bu anlamda mekânlar, fiziksel olarak değil algısal boyutta değerlendirilecektir. Çünkü mekânın dönüştürücü özelliği, ona algısal boyutta bakmayı gerektirir. Mekân, dönüştürme işlevini hem insan hem de onun temel var oluş alanları üzerinde gerçekleştirir. Romanda, küçük ve gelişmemiş bir kasabada beş yıl görev yapan bir öğretmenin, yaşamış olduğu ruhsal bunalımlar sonucu mekân değiştirmesi ancak gittiği yerlerde de psikolojik travmalardan kurtulamayıp sağlıklı bir hayata kavuşamaması anlatılır. Yazar, mekân tasvirlerinden faydalanarak bir öğretmeninin değişik mekânlarla yaşamış olduğu ilişkileri ve çatışmaları yansıtır. Dolayısıyla mekâna geniş ölçüde yer veren bu kitap, mekânın dönüştürücü etkisi bağlamında incelenecektir.
Space, which has become a multidisciplinary concept, has an interpretive richness that can be evaluated from different perspectives. Because, over time, different meanings are attributed to the space built to meet the most basic needs of people such as shelter and positioning. Especially in fictional texts, space is considered as a concept that has a perceptual dimension apart from its physical structure. It creates the perceptual dimension of the space and its reciprocal relationship with the human being. Therefore, in space studies, it is necessary to consider the human being as a fundamental element and not to evaluate the space independently from the person and the person from the place. In addition to its various functions, the space also has the feature of changing, transforming and managing people’s lives.
In this study, Kemal Bilbaşar’s work called The Call of the Sea, written in 1941, will be examined in the context of the transformative effect of space. In this sense, spaces will be evaluated perceptually, not physically. Because the transformative feature of the space requires looking at it perceptually. Space performs its transforming function on both human and human’s basic existence areas. In the novel, it is told that a teacher who Works in a small and undeveloped town for five years changes place as a result of mental depressions, but cannot get rid of psychological traumas and reach a healty life in the places he goes. The author reflects the relationships and conflicts that a teacher has experienced with different places by making use of the descriptions of places. Therefore, this book, which covers space to a large extent, will be examined in the context of the transformative effect of space.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Creative Arts and Writing |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | March 16, 2022 |
Submission Date | November 5, 2021 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 15 Issue: 37 |