Ebulgâzi Bahadır Han, 1603-1663 yılları arasında, Türkistan hanlıklarının çalkantılı dönemlerinde yaşamış, Çingiz soyundan gelerek yirmi bir yıl Hive hanlığı yapmış bir Türk hükümdarıdır. Ebulgâzi Bahadır Han’ın bizim için asıl önemi, Türklerdeki Oğuznamecilik geleneği adı altında iki önemli şecerenameyi/Oğuzname’yi kaleme almasıdır. Bunlardan ilki olan Şecere-i Terâkime 1660’ta kaleme alınmış; Şecere-i Türk ise 1663 yılında Ebulgâzi’nin ölümü üzerine yarım kalmış ve oğlu tarafından tamamlanmıştır. Şecere-i Terâkime’nin kaynağını büyük oranda Reşidüddin’in Câmiü’t Tevârih’indeki Farsça Oğuzname ile Türkmenler arasından toplanan yirmi kadar rivayet oluşturmaktadır. Bu toplanan rivayetler tarihe ve folklora kaynaklık etmekle beraber, soyun/genin psikolojik boyutta yorumlanmasına da olanak sağlar. Psikosoybilim, Anne Ancelin Schützenberger’in uzun ve titiz çalışmaları sonucunda oluşturulan; olumlu ya da olumsuz psikolojik meselelerin kaynağını kendi hayatında bulamayan bireylerin geçmişini araştıran; kuşaklar boyunca tekrar eden travmaların gün yüzüne çıkarılmasını sağlayan klinik bir yöntemdir. Aynı zamanda bu yöntem, ruhsal mirasımızı anlamamıza ve kuşaklararası bağlantıları içine alan zengin şecere bilgilerini algılamamıza, kendi içinde oluşturduğu tekniklerle yardım etmektedir. Bu çalışmada, zengin bir şecerecilik geleneği oluşturan Türklerin, bu şecereleri/Oğuznameleri ne maksatla kaleme aldıkları, ardından da bu şecerelerdeki birçok unsurun ne anlama geldiği psikolojik bağlamda incelenmeye çalışılmıştır. Çalışmada, Türk toplumundaki Oğuznamecilik geleneği ve şecere kültürünün, Şecere-i Terâkime adlı eser baz alınarak psikosoybilimsel yöntem bağlamında yorumlanması amaçlanmıştır. Şecere-i Terâkime’de, eserin yazılış amacı ve soyun teker teker açıklanmasının, tarihin psikolojik biçimde yorumlanmasına olanak sağladığı görülmüştür. Şecere-i Terâkime’nin iyi ya da kötü birçok olayın tekrar gözden geçirilmesi ve kişiler arasındaki bağların bulunması açısından fazlasıyla yoruma açık olduğu tespit edilmiştir.
Ebulgâzi Bahadır Han is a Turkish ruler who lived between 1603-1663 during the turbulent times of the Central Asian Khanates, who came from the Chingis lineage and served as the Khiva khanate for twenty-one years. The main importance of Abulgâzi Bahadır Han for us is that he wrote two important genealogies / Oğuzname. The first of these, the Şecere-i Terâkime, was written in 1660; Şecere-i Türk was left unfinished after the death of Ebulgâzi in 1663 and was completed by his son. The source of the Şecere-i Terâkime is mainly composed of the Persian Oghuzname in Reşididdin's Câmiü't Tevârih and about twenty narrations collected from among the Turkmen. Although these collected rumors are sources of history and folklore, they also allow the lineage / gene to be interpreted in the context of psychological. Psychogenealogy science is created as a result of the long and meticulous work of Anne Ancelin Schützenberger; researching the backgrounds of individuals that cannot find the source of positive or negative psychological issues in their own lives; It is a clinical method that enables traumas to be brought to light over generations. For what purpose the Turkish society, which has created a rich genealogy tradition, wrote these genealogies/Oğuznames, and then what many elements in these genealogies mean have been tried to be examined in the psychogenealogy context; In this study, it is aimed to interpret the Oğuzname tradition and genealogy culture in Turkish society, both with the psychogenealogy method and in the context of bodylore, based on the work called Şecere-i Terâkime. In Şecere-i Terâkime, it has been seen that the purpose of writing the work and the explanation of the lineage one by one allow for the psychological interpretation of history. It has been determined that Şecere-i Terâkime is highly open to interpretation in terms of reviewing many good or bad events and finding ties between people.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Cultural Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 18, 2022 |
Submission Date | October 19, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 15 Issue: 40 |