Toplumsal olarak dijitalleşen dünyada robot, android ve yapay zekâ gibi olgularla insan etkileşimi artırılarak sanal ve gerçek dünyanın akış içerisinde olduğu ortak bir yaşam inşa edilmektedir. Bu ortak yaşamın yeni adı olan posthümanist felsefede; birey ve toplum, öznenin ara varlıklar olarak üretimini mümkün kılar. Başka bir deyişle posthümanist felsefe, akış ve çokluk gibi olgulara yönelmeyi gerektirir. Dünyanın teknolojik gelişimi, bu gelişimin gündelik yaşam pratikleri içerisinde yer alması ve bilgi toplumunun dönüşmesi, sinemanın anlatı yapısını şekillendiren konular arasında posthümanist söylemlerin artış göstermesine neden olur.
Film anlatıları dijitalleşen dünyanın üzerine kurgulanan akış ve çokluğa sahip olan yeni toplum felsefesine yönelik birbirinden farklı örnekler içerir. Bu bağlamda posthümanist felsefenin sinematografik kodlarını yorumlarken insan merkezli toplum felsefesinin sabit anlamlarının dışına çıkılabilir.
Bu çalışma software anlatılar olarak kategorilendirilen Simone (Andrew Niccol, Simone, 2003), Her (Spike Jonze, Aşk, 2013) ve Transcendence (Wally Psifter, Evrim, 2014) filmlerinde yer alan posthümanist felsefenin ikili sabit anlamları dışlayan ya da yeniden üreten yapısını incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma kuramsal altyapısını Deleuze ve Guattari’nin arzu ve oluş felsefesi, Rosi Braidotti’nin göçebe özneler ve posthuman ve Katherine Hayles’in posthümanizm kavramlarından oluşturmaktadır. Çalışmada betimsel analiz yöntemi kullanmaktadır. Sonuç olarak çalışmada insan sonrası teknolojilerin androsentrik bakış açısı ile sunulduğu, posthuman imgelerin göçebe öznelere dönüştürüldüğü, heteronormatif eril bakışın kadın imgesini metalaştırdığı söylenebilir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Radio-Television |
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 |