Abstract
Görsel kültür, toplumu derinden etkileyen, onun hayata bakış açısını büyük oranda manipüle edebilen bir vasıta olarak tanımlanabilmektedir. Görselliğin gücüyle yeniden kurgulanan insanoğlunun hayatı, belirli süreçlerde değişime uğrayıp restore edildiği söylenebilir. Bu zaman zarfında oluşan görsel dil ise bazen mevcut kurulu düzeni sürdürme misyonu üstlenebilmektedir. Böylece görsel dil egemen kültürün sürekliliğini, toplumsal olarak ortaya konulmuş değerlerin, algıların ve anlayışların devam ettirilmesini mümkün kılmaktadır. Tabii bu durum daima bu şekilde olmayabiliyor, çoğu zaman görsel dilin süregelen bu kavrayışın sorgulanmasını da sağlama misyonunu üstlendiği görülebilmektedir. Modern zamanların bir bireyi olarak yaşadığımız şehirlerde her gün yüzlerce tanıtım resmiyle karşılaşabilmekteyiz. Tarihsel süreçte imajların diğer dönemlere oranla günümüzde daha yoğun bir şekilde insanoğlunun karşısına çıktığı söylenebilir. Yani, tarihte günümüz toplumlarının çok daha fazla görsel ileti yoğunluğuna maruz kaldığı ifade edilmektedir. Bu mesajlara maruz kalan bir kişi bunları hatırlayabilir ya da unutabilir. Bu mesajları istemli ya da istemsiz şekilde algılayan bireyin bir an için hayal gücü harekete geçebilmektedir. Kısacası tanıtım görüntüsü şimdiye aittir. Görsel imgeler, anlam ve işlev bakımından her kültürde aynı rolü taşımak zorunda değildir. Örneğin, Batı kültürüyle oluşturulan bir yapı Doğu’da, Batı’daki gibi bir etki oluşturamayacağı gibi aynı şekilde Doğu’da herhangi bir şekilde oluşturulan bir sanat eserinin etkisi de Batı’da sanıldığı kadar kayda değer olmayabilir. Her görsel imge onu oluşturan kişinin düşünce yapısını ve kültürünü bariz bir şekilde yansıtabilmektedir. Dolaysıyla bir görsel imgenin anlaşılmasında, görseli oluşturan kişinin kültürünü ve düşünce yapısını bilmek çok önemlidir.