Dünyada ve ülkemizde çocuk haklarının üzerine odaklanıldığı bir dönemde yaşarken, ülkemizde boşanmaların artması (TÜİK, 2018) kamuoyunda çocukların velayet durumları ile ilgili olarak büyük farkındalıklar uyandırmaya başlamıştır. Bu farkındalık velayetlerin sadece hukuki boyutta değil pedagojik boyutta da incelenmesi gerekliliğini doğurmuştur. Hukuksal boyuttan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 337, 340 ve 342 sayılı maddelerinde velayet; yetişkin olmayanların (18 yaşından küçüklerin) ve hâkim tarafından kısıtlanan yetişkin çocukların bakım, eğitim, öğretim ve korunması ile ilgili hak ve görevleri olarak belirtilmişken; diğer taraftan pedagojik boyutuna ise Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 3. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7 numaralı protokolü 5. Maddesinde değinilmiştir. Sözleşmede velayet durumunda, devletin çocuğun yüksek yararını gözetmesi gerekir şeklinde altı çizilmiştir. Bu sözleşme, Türk Anayasası madde 90(5) gereğince iç hukukumuzda kullanılan bir parça haline getirilmiştir. Ancak “çocuğun yüksek yararı” ile ilgili olarak tam olarak betimleyici bir içerik bulunmamaktadır. Gerekli durumlarda çocuk için en uygun çözümün hâkim tarafından karar verilmesi beklenir. Alan yazında, Yargıtay’ın çocuğun yüksek yararı ile ilgili geçmişte gerekli durumlarda aldığı kararları da örnek alınarak çocuğun yararına olan ilkeler alt başlıklar şeklinde derlenmiştir. Derlenen bu alt başlıklar ise çocuğun yaşı, görüşü, fiziksel, bilişsel, sosyal ve ahlaki gelişimlerinin yanı sıra çocuğun anne ve babasıyla etkileşimlerinin de uzman eşliğinde gözlemlenmesi ile sınıflandırma yapılmıştır. Boşanma sırasında ortaya çıkan velayet problemlerinin çocukların olası sosyal ve duygusal gelişimini en az zararla etkilemesi için çocuklarda boşanma sürecinde görünen ve görünmesi tahmin edilen sorunların üzerinde düşünülmelidir. Bu bağlamda, Yörükoğlu’nun (2004) da belirttiği gibi boşanmak çocukları her yönden etkiler, bu süreçte bazen çocukların duyguları anne babalar tarafından görmezden gelinebilir ve bu durumda çocuklar kendilerini duygusal olarak değersiz ve yetersiz hissedebilirler. Değersiz hissetmelerine bağlı olarak, çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerini olumsuz etkileyen ve onların bu alandaki eğitimlerini engelleyen birtakım davranış anormallikleri gözlemlenebilir. Bu çalışmada, çocuğun yüksek yararını belirlemekte kullanılan Çam’ın (2017) ve Özer Taşkın’ın (2006) geliştirdikleri ve sınıfladıkları ilkeler baz alınarak, boşanmış anne ve babaların velayet sorunları altında çocuklarının sosyal duygusal gelişimleri ve eğitimleri ele alınmıştır. Akabinde ise hukuki olarak ve pedagojik olarak çocukların bu gelişimlerinin nasıl korunması gerektiğine dair önerilere yer verilmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Araştırma Makaleleri |
Authors | |
Publication Date | October 30, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 17 Issue: 46 |
.