Discrimination is a persistent social issue that manifests spatially within urban environments. Under the influence of neoliberal policies, the design and regulation of public spaces often reproduce unequal structures that disadvantage certain social groups. This study investigates discriminatory spatial practices shaped by neoliberal urban strategies and highlights the importance of inclusive design in ensuring equitable access to public spaces. The research is built on the hypothesis that “disadvantaged groups are subjected to discrimination in public spaces.” To examine this, the study focuses on the three busiest European airports in 2023, based on scheduled passenger capacity: London Heathrow, Istanbul Airport, and Paris Charles de Gaulle. Utilizing a descriptive quantitative approach, the research analyzes the spatial inclusiveness of these airports through visual and textual data collected from digital sources. The analysis focuses on inclusivity indicators such as accessibility across different age, gender, class, ethnicity, and physical ability groups, as well as user engagement and perceived openness. Findings reveal that although these airports may meet physical accessibility standards, they often fall short in promoting social and cultural inclusivity. The study concludes that public spaces must be designed not only for physical access but also with a strong emphasis on social equity and inclusive participation for diverse user groups.
Ayrımcılık, toplumsal yapının sürekliliğinde etkili olan temel sorunlardan biridir ve kent mekânlarında farklı biçimlerde kendini göstermektedir. Neo-liberal politikalar doğrultusunda yeniden şekillenen kentsel planlama anlayışı, kamusal alanların herkes için eşit şekilde erişilebilir ve kullanılabilir olmasını engelleyerek, özellikle dezavantajlı gruplar üzerinde ayrımcı etkiler yaratabilmektedir. Bu çalışma, söz konusu ayrımcı mekânsal pratikleri incelemeyi ve kamusal mekânlarda kapsayıcı tasarımın gerekliliğine dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. Araştırmanın hipotezi, “dezavantajlı gruplar kamusal mekânlarda ayrımcılığa maruz kalmaktadır” şeklinde belirlenmiştir. Bu bağlamda, Avrupa’nın 2023 yılı verilerine göre en yoğun yolcu kapasitesine sahip üç havalimanı olan Londra Heathrow, İstanbul Havalimanı ve Paris Charles de Gaulle çalışma örneklemi olarak seçilmiştir. Araştırmada, nicel betimleyici yöntem kullanılmış; havalimanlarının kapsayıcılık düzeyi dijital ortamda erişilebilen görsel ve yazılı içerikler üzerinden değerlendirilmiştir. Bulgular, bu mekânların fiziksel olarak erişilebilir olsa da sosyal ve kültürel anlamda kapsayıcılık konusunda sınırlılıklar taşıdığını ortaya koymuştur. Sonuç olarak, kamusal alanların farklı kullanıcı profillerine göre erişilebilir ve kapsayıcı şekilde tasarlanması gerektiği vurgulanmaktadır.
Etik beyan gerekmemiştir.
| Primary Language | Turkish |
|---|---|
| Subjects | Sociology (Other), Architecture (Other) |
| Journal Section | Research Article |
| Authors | |
| Early Pub Date | November 26, 2025 |
| Publication Date | November 28, 2025 |
| Submission Date | June 30, 2025 |
| Acceptance Date | September 8, 2025 |
| Published in Issue | Year 2025 Issue: 1 |