Bu çalışma, Batı’nın askerî, iktisadî ve siyasî baskısının yarattığı, tarihsel geç kalmışlık sendromu ve bundan beslenen devrimci ruhun, Cumhuriyet Tür‐kiye’sindeki düşünsel ve politik düzlemdeki yansımaları üzerinedir. Batı’da tarihsel bir süreç içinde oluşan modernlik, Batı dışı toplumlarda bir proje olarak gündeme gelmiştir. Modernliği, bu yolla var etmeye çalışan toplumlardan biri hiç şüphesiz Osmanlı‐Türk toplumudur. Kurucu aklın kılavuzluğunda her şeyin yıkılarak ideal bir forma göre yeniden inşa edilebileceği biçimindeki Aydınlanma iyimserliğinden kaynaklanan bu görüşün Osmanlı’ya intikali, rasyonalizm, biyolojik materyalizm ve özellikle de pozitivizm üzerinden gerçekleşmiştir. Pozitivizme göre aklın ve bilimin rehberliğinde hazırlanacak projelerle azgelişmiş ülkelerin Batı düzeyine erişmesi pekâlâ mümkündür. Bunun ön koşulu ise zihinleri gelenek ve dinin etkisinden kurtarmak ve her şeyi boş bir levha(tabula rasa)üzerinde yeniden başlatmaktır. İlham kaynağını bu pozitivist tezden alan Cumhuriyet modernleşmesinde öncelik, geçmişin unutturulması ve yeni bir bireysel ve toplumsal hafızanın oluşturulmasına verilmiştir. Bu yolla geriliğin sembolü ve ilerlemenin engeli olan geçmişin tasfiyesi ile akılcı rasyonel insanın ortaya çıka‐cağı ve bu insan tipinin de çağdaş Batılı toplumu var edeceği düşünülmüştür.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2010 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2010 Cilt: 6 Sayı: 24 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi