Habsburg, Prusya, Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu gibi Avrupa İmparatorluklarının tarihi, farklı çevreleri/kenarları denetimde tutmaya çalışan güçlü merkezi imparatorluklar olarak yazılsa da bu imparatorlukların her birinin merkezî karakteristiklerini tanımlamada çevredekilerin rolü büyüktür. Örneğin Prusya, Baltık ve Slav nüfusu ile karşı karşıya bulunan, Almanca konuşan bölgelerin doğu kısımlarında vücut bulmuştur. Habsburg’un askerî ve siyasî geleneği, Saksonya, Rhineland ya da Württemberg’den tamamen farklı bir çevrede şekillenmiştir; Rusyanın dünya görüşü de, önce Moğolların halefi olan devletlerden özgürleşmesi sırasında, sonrasında ise bu devletleri fethi sırasında şekillenmiştir. Rusya, başından beri, Hıristiyanlık ile İslam arasındaki sınır çizgisinde varolmuş bir devlet idi. Habsburg iktidarının kökenleri, başka yerlere isnat edilse de, Habsburg İmparatorluğunun bariz vasıfları, yani çokuluslu devlet olması ve “Hıristiyanlığın koruyucusu” olması, Müslüman Osmanlı Türkleri ile mücadelesi sırasında teşekkül etmiştir. Bunu söylemek bir abartı sayılmamalıdır. Habsburg Osmanlı ile önce Viyana kapılarında daha sonra da Macaristan ve Kuzey Balkanların alınması sırasında çatışmıştır. 14. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğunun İslam ile Hıristiyan Bizans arasındaki sınırda ortaya çıkışı ve gelişimi de hakeza çok önemlidir. 1930’larda Paul Wittek’ten, 1990’larda Camal Kafadar’a kadar, tüm erken Osmanlı İmparatorluğu tarihçileri, hududun kültürel ikliminin önemi üzerinde durdukları görülmektedir. Wittek The rise of the Ottoman Empire-Osmanlı İmparatorluğunun Yükselişi isimli çalışmasında, erken dönem Osmanlı kültürünü “gazi” etosunun belirlediğini ileri sürer. Wittek, özellikle bu tezi ile tanınmaktadır. William McNeill Europe’s Steppe Frontier-Avrupa’nın Step Sınırı adlı ufuk açıcı çalışmasında şu fikri ileri sürmüştür: Osmanlı İmparatorluğu, devlet cihazını ayakta tutabilmek için sürekli sınırlarını genişletmek zorundaydı; fetihler bir yerde sona erince devlet mevcut halkın vergilerini artırmak zorunda kaldı; bu da sosyal düzenin tedirgin edici bir şekilde değişimine yol açtı.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Translators |
İ̇lknur Türe This is me |
Publication Date | June 15, 2008 |
Published in Issue | Year 2008 Volume: 4 Issue: 16-17 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi