Türkiye’de 1991 genel seçimleri ile başlayan ve sonraki on yılı kapsayan sürecin, hiçbir sınıfsal ve siyasal aktörün beklentisinin tamamlanamadığı; karmaşık olaylar silsilesinin yarattığı tozun ve dumanın içerisinde herkes için öngörülebilirliğin yok olduğu bir dönemi temsil ettiğini savunmak yanlış olmayacaktır. Bu manzarada toplumsal rıza zeminini eritecek bir ekonomik kriz belirleyici olurken bu krizden bağımsız düşünülemeyecek siyasi kriz söz konusu manzarada diğer önemli belirleyici olacaktır. Vurgulanan ekonomik ve siyasi kriz 90’ları biçimlendiren bir hegemonya krizinin gelişimine denk düşerken bu hegemonya krizinin büyük sermaye tarafından aşılma çabaları döneme yön verecektir. Siyasal rejim tartışmaları tam da bu çabanın cisimleşmiş halidir.
Türkiye’de büyük sermayenin siyasal rejime dair kurduğu tahayyülün kökleri her ne kadar 70’ler gibi görece eski bir döneme dayanıyor olsa da bu arayışın somutlaşması bağlamında 90’lar önemli bir eşiktir. Neoliberal dönüşüm deneyiminin 24 Ocak Kararları’nın inşa ettiği süreklilikten kopuş yaşayarak tıkanacağı 1980’lerin ikinci yarısı bu eşiğin belirginleşmesinde oynadığı rol bağlamında önem taşırken bu süreçten büyük sermayenin edindiği deneyim ve buna bağlı olarak öngördüğü çözümler 90’lara dair beklentilerini şekillendirmiştir. En basit şekliyle neoliberal dönüşüm sürecini tamamlamayı amaçlayan kurumsal yapılanma ve reformları temsil eden bu beklentilerin siyasal iktidarlar tarafından 90’lar içerisinde gerçekleştirilmesi özellikle dönemin karakterini oluşturacak olan siyasi krizin de belirginleşmesiyle birlikte olanaksızlaşacaktır. Öte yandan karşı karşıya kalınan bu süreç, sistemin sorgulanmasına kapı aralayan; bu doğrultuda salt neoliberal stratejinin yarım kalmışlığını değil bütünüyle parçalanmasını da içerebilecek bir olasılığı mümkün hale getirecektir. Bütün bu denklem büyük sermayenin, 1990’ların ikinci yarısına gelindiğinde, gelişen tıkanıklığın yok edilmesi için odağını siyasal rejime çevirmesinde belirleyici olacaktır. Tartışılan ve gündemi belirleyen önerilerinin bütünü, en nihayetinde, ihtiyaç duyulan bir ‘güçlü yürütme’ ile piyasa disiplinine tabi devlet yapısı ve aşağıdakilerin öfkesini rızaya devşirmede işlevsel olacak çoğulcu uzlaşma kanalları isteği etrafında şekillenecektir. Belirtmek gerekir ki bu sonuca bağlanacak olan bütün tartışma süreci; çözüm yolları, müdahale yöntemleri gibi hususlarda büyük sermayenin kendi içerisinde ayrışmalara sahne olacaktır. Nitekim bu çalışmanın amacı da, krizin doruğa ulaşacağı dönemde büyük sermayenin geleceği karar aşamasında izleyeceği yol hakkında kendi içerisinde yaşanacak olan çatışmaları açığa çıkarmaktır. Söz konusu çatışmaların bir önceki dönemde belirginleşmekle birlikte uluslararası kapitalizme eklemlenme sürecinde yoğunlaşan çelişkilerin iz düşümü olduğu savunulacaktır. Bütün bu anlatı çerçevesinde ağırlıklı olarak TÜSİAD’a (Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği) ait raporlara, dergilere ve vurgulanan dönemleri içeren gazete arşivine başvurulacaktır.
It would not be inaccurate to argue that the ten-year period that started with the 1991 general elections in Turkey represents a period in which no class and political actor’s expectations could be fulfilled; a period in which predictability disappeared for everyone in the uncertanity by complex series of events. While an economic crisis that undermined the foundations of social consent was a key factor, a concurrent political crisis —closely tied to the economic one— also played a significant role. While the emphasised economic and political crisis coincides with a broader crisis of hegemonythat shaped the 1990s. Efforts by the big bourgeoisie to overcome this hegemony crisis significantly influenced the period, with debates over the political regime serving as a central manifestation of this effort.
Although the origins of big bourgeoisie’s imagination of the political regime in Turkey can be traced back to a relatively old period such as the 1970s, the 1990s marked an important threshold in terms of the concretisation of this quest. The second half of the 1980s, during which the continuity established by the January 24 Decisions was disrupted and the neoliberal transformation stalled, played a pivotal role in shaping this turning point. The experience gained by the big bourgeoisie during this process —and the solutions it envisaged in response—informed its expectations for the 1990s. In its most basic form, which represent institutional structuring and reforms aiming to complete the neoliberal transformation process, provedunfeasible to implement amid the political powers in the 90s, especially with the political crisis that characterised the period. However, this process also opened the door to a broader questioning of the system, raising the possibility not only of an incomplete neoliberal project but of its total disintegration. This dynamic became decisive in the second half of the 1990s, when the big bourgeoisie shifted its focus to the political regime in order to overcome the emerging deadlock Its proposals, widely debated and central to the public agenda-, revolved around the need for a “strong executive,” a state apparatus subject to market discipline, and pluralistic channels of consensus capable of transforming grassroots dissent into consent. It should be noted that this entire process revealed internal divisions within the big bourgeoisie regarding both solutions and modes of intervention. As a matter of fact, the aim of this study is to explorethe conflicts that emerged within big bourgeoisie the path it may follow in the future decision-making phase. It will be argued that these conflicts reflect deeper contradictions inherent in Turkey’s integration into internationsl capitalism, despite having become visible in the 1990s. Within this framework, TUSIAD’s (Turkish Industry and Business Association) reports, journals and newspaper archives covering the period emphasised will be analyzed.
| Primary Language | Turkish |
|---|---|
| Subjects | Turkish Political Life |
| Journal Section | Makale /Articles |
| Authors | |
| Publication Date | June 30, 2025 |
| Submission Date | December 13, 2024 |
| Acceptance Date | May 4, 2025 |
| Published in Issue | Year 2025 Issue: 1 |