İlk insanın yaradılışından bu yana, diğer doğal afetler (depremler, heyelanlar, volkan patlamaları, yıldırım düşmeleri, çığ olayları, kuraklık vs.) gibi seller ve taşkınlar da zaman zaman insanoğlunu etkilemekte can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır. Hatta günümüz dünyasının yüksek teknolojik olanaklarına karşın, bu tür doğal felâket haberleri ve bunların trajik görüntüleri, hemen her hafta basın-yayın kuruluşları tarafından tüm insanlığın dikkatine sunulmaktadır. Buna rağmen, görünüş odur ki, Nasreddin Hoca'nın bindiği dalı kesmesi gibi, biz de ormanlarımızı pervasızca yok etmeye devam etmekte; dünya ekosistemindeki degradasyonal gidişe paralel olarak da sel ve taşkın olaylarının her geçen gün sayı ve sığa yönünden artmasına sebep olmaktayız. Olay bu yönüyle ele alındığında, mekânla - insan arasındaki ilişkiyi inceleyen bir bilim dalının mensubu olarak, konuya duyarsız kalmamız düşünülemezdi. Nitekim 16.08.1994 ve 30.8.1994 tarihlerinde, Rizekent ve Çıkrıklı köyleri çevresinde görülen sel olayları, bizi böyle bir çalışmayı yapmaya zorladı. Ancak, bu çalışmanın esas amacı, söz konusu olayları bütün yönleriyle incelemek değil, kırsal kesimden alınmış bir örnekle, hem konuyu coğrafya kamuoyu gündeminin ön sıralarına çıkarmak, hem de yerinde incelemelerle yaptırım gücü olan devlet kuruluşlarının önüne, bilimsel araştırmalara dayanan somut öneriler koyabilmektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Eğitim Üzerine Çalışmalar |
Bölüm | İçindekiler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Mart 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1994 Cilt: 9 |