Modernleşme çağının geleneksel yaklaşımı, toplumsal yapıyı kurmak adına, gerçek ihtiyaçlara
dayanan tüketimi olumlarken; kişisel öncelikleri vurgulayan tüketimi aşağılamıştır. Üretimin
yüceltildiği bu anlayışa dayalı olarak, bu imgeye oturmayan tüketim olgusu, İkinci Dünya
savaşına değin geri planda bırakılmıştır. Savaşın acımasızlığı karşısında kendi varoluş değerlerini
yitiren insanlar; varlıklarını anlamlandırabilmek için tüketime yönelmişlerdir.
Küreselleşmenin hızlandırdığı düşünsel ve yapısal çözülmeler, tüketimi sadece bir çıkar ilişkisine
indirgeyen görüşleri geçersizleştirmektedir. Yeni tüketim paradigması, araçsal aklın
belirleyiciliğinden uzaklaşarak, kişisel farklılıkların belirleyiciliğinde şekillenmektedir. Tüketimin
maddi ve kültürel kazanımlarıyla güçlenen tüketiciler, gerçek dünyanın sınırlayıcılığından ve
öğrenilmiş toplumsal kimliklerinden sıyrılarak; kendilerinin farkına varabilmekte ve
yaratıclıklarınıı dışa vurabilmektedirler. Tüm ifade edilenler doğrultusunda, bu çalışmanın amacı;
yeni tüketim paradigmasının şekillendirdiği tüketici kimliğinin, kişisel gelişim üzerindeki izlerini
ortaya çıkarmaktır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2010 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2010 Cilt: 2 Sayı: 2 |