Kur’an’ı Kerim -ilk olarak- belli bir coğrafyada yaşan bir topluluğa, içlerinde yaşayan bir şahsiyet olan Hz. Muhammed vasıtasıyla gönderilmiştir. Söz konusu coğrafya bugünkü Arap yarımadası olup vahiy de bundan 1400 sene evvel nâzil olmuştur. Elbette vahyin nâzil olunduğu çağın ve coğrafyanın birtakım unsurları Kur’an’da mevcuttur. Dil, kültür ve örfî birtakım hususlar bunlardandır. Bu açıdan Kur’an’ın bir yönünde yerel unsurlar bulunmaktadır. Ancak vahyin Hz. Adem’den beri devam edegelen son halkası olarak Kur’an, -bu yönüyle de- yerel pozisyondan soyutlanmaktadır. Çünkü hemen hemen bütün ilâhî dinler ortak vasatta buluşur ve yanlış inanç eğilimleriyle mücadele ederler. Bu yönüyle bu dinlerin tamamının itikadî buyrukları aynıdır. Aralarında bir fark yoktur. Ana ibadetlerin çoğunda da durum böyledir. Namaz, oruç, zekat gibi ibadetlerin geçmiş peygamberlerin de şeriatında var olduğunu Kur’an pasajlarında görebilmekteyiz. Bunun ötesinde kimi rivayetlerde Kur’an ayetlerinin bazısının geçmiş kimi peygambere de gönderildiği bilgisi Kur’an’ın nüzûl coğrafyasının aşan yönüne işaret etmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | March 30, 2021 |
Submission Date | December 23, 2020 |
Acceptance Date | February 14, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 7 Issue: 1 |
This website was licenced under Creative Commons 4.0 International Licence.