Years of 1989 and 1992 are accepted as one of the
most important milestones in terms of Germany history. On the one hand, the border between the East
and the West disappears with the fall of Berlin Wall in 1989. On the other
hand, the German Democratic Republic which continued its existence for almost
forty years was officially subverted when it joined to the Federal Republic of Germany
in 1990. However, this transformation actualized painfully in terms of
political, cultural and social aspects. Among the issues that jogged German
people’s memory, the plunder of the National Security Organization by the
citizens of East Germany and demolishment of some of the dossiers in archives
can be counted. When the archives of this institution were held open to the
public opinion in 1992, the debates blazed up because some of the dossiers were
infiltrated the press and it was revealed that some important artists and
writers spied on. Writer Hans Joachim Schädlich who migrated to the Federal
Republic Germany in 1997 as a result of pressures in GDR learns for the first
time that his brother carried information about him to this institution and experiences
disappointment. In the short story called Die
Sache mit B. he published after a few months, the writer confronts with
this betrayal. Using the technique of backscattering, he narrates his brother’s
role in the family and the relations between brothers conspicuously starting
from his childhood till the moment he wrote this story. In this story which
includes a great number of references to autobiographical elements, while the
narrator struggles with the will of reaching the reality, he also questions
this betrayal by mentioning family memoirs in his memory. In the story, his
brother Karlheinz Schädlich commits suicide in 2007 possibly because he
understands that he can’t live with this embarrassment anymore. In this study,
firstly how the writer approached to the betrayal theme considering political,
cultural, social and autobiographical sources will be examined and then the
story of Die Sache mit B. will be
examined with the framework of M. Halbwachs’ family memory theory. Moreover,
this study will contribute to the understanding and interpretation of literary
works that reflects such family memoirs and carries autobiographical elements.
1989 ve 1992 yılları Almanya tarihi bakımından en
önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilmektedir. 1989 yılında bir
yandan Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla Doğu ile Batı arasındaki sınır ortadan
kalkar, diğer yandan 1990 yılında yaklaşık kırk yıl varlığını sürdüren
Demokratik Almanya Cumhuriyeti Federal Almanya’ya katılarak resmen yıkılır. Ne
var ki bu hızlı dönüşüm siyasal, ekinsel ve toplumsal açıdan oldukça sancılı
gerçekleşmiştir. Sözgelimi Alman toplumunun belleğine yer eden önemli olaylar
arasında Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Doğu Almanyalı yurttaşlar tarafından
yağmalanması ve arşivlerde bulunan dosyaların bir kısmının tahrip edilmesi
sayılabilir. 1992 yılında bu kurumun arşivlerinin kamuoyuna açık tutulması ise
tartışmaları yeniden alevlendirmiştir, çünkü bazı dosyalar gizlice basın yayına
sızdırılmış ve kimi önemli sanatçıların ve yazarların casusluk yaptığı ortaya
çıkmıştır. 1977 yılında DAC’deki baskılara fazla dayanamayarak Federal
Almanya’ya göç eden yazar Hans Joachim Schädlich ilk defa o tarihte ağabeyinin
bu kuruma kendisi hakkında bilgiler verdiğini öğrenir ve büyük düş kırıklığı
yaşar. Birkaç ay sonrasında yayımladığı Die
Sache mit B. adlı kısa öyküsünde yüzleştiği bu ihanetle hesaplaşan yazar,
geri sapım tekniği ile çocukluğundan bu yazıyı kaleme aldığı ana kadar
ağabeyinin aile içindeki rolünü ve ağabey kardeş ilişkilerini çarpıcı bir dille
aktarır. Son derece yoğun bir biçimde özyaşamöyküsel öğelere göndergeler
taşıyan bu öyküde gerçeklere ulaşma istenci içinde bocalayan anlatıcı,
belleğindeki aile anılarını aktararak bu ihaneti sorgulamaktadır. Ağabeyi
Karlheinz Schädlich ise bu utançla daha fazla yaşayamayacağını anladığından
olsa gerek 2007 yılında intihar eder. Bu çalışmada tarihsel, ekin siyasal ve
özyaşamsal kaynaklardan hareketle yazarın ihanet izleğine nasıl yaklaştığı
sorgulanacak, sonrasında ise Die Sache
mit B. öyküsü M. Halbwachs’ın aile belleği kuramı çerçevesinde ele
alınacaktır ve bu tür aile anılarının yansıtıldığı özyaşamsal veya yaşamöyküsel
öğelerin aktarıldığı yazınsal metinlerin yorumlanması veya daha iyi
anlaşılmasında ne tür katkı sağlayacağı ortaya konacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Turkish language, culture and literature |
Authors | |
Publication Date | October 21, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Issue: 12 |