Bütün unsurlarıyla evrenin nasıl meydana geldiğinin merak edilmesi ve bu merakla çeşitli teoriler üretilmesi, insanlık tarihiyle yaşıt mevzulardandır. Yaratılış teorileri arasındaki yerini Helenistik dönemde alan Sudûr nazariyesi, Yeni Platoncu akımın kurucusu Plotinos’un geliştirdiği bir teoridir. Plotinos’a göre evren, varlığa kaynaklık eden Tanrı’dan Nous (Zekâ)’un taşması ve aşağıya doğru gitgide somutlaşarak çeşitli katmanlar meydana getirmesiyle meydana gelir. Plotinus tarafından ortaya atılan bu teori, Orta Çağ İslam filozofları tarafından benimsenir ve Sudûr nazariyesi İslam felsefesine taşınır. Bu aşamada bazı değişikliklere uğratılmasına rağmen Sudûr nazariyesi, Fârâbî ve İbn Sînâ’nın düşünce sistemlerinde Plotinos’un ileri sürdüğü gibi, Tanrı’dan Akıl’ın taşması boyutuyla kendini gösterir. Ancak Sühreverdî, kendi kozmogonik düşüncelerini oluştururken yararlandığı Sudûr nazariyesinde, Tanrı’dan taşan unsurun Akıl değil, Nûr olduğunu ileri sürerek, teoriye yeni bir boyut kazandırır. Tanrı’dan taşan Nûr düşüncesi, bilhassa Vahdet-i Vücûd öğretisiyle tasavvuf tarihine damgasını vurmuş İbn Arabî’nin düşüncelerine tesir eder. Tasavvuf sistemi üzerinden Divan şiirine de yansıyan Sudûr nazariyesi, klasik şiirin vazgeçilmez yaratılış teorisi olarak, asırlar boyunca Türk şiirinde varlığını sürdürür. Böylelikle Tanzimat’la birlikte yönünü Batı’ya çevirip yeni bir kimliğe bürünen Türk şiirinde de geleneksel bir yaklaşım olarak kendine yer edinmeyi başarır. Hatta Tanzimat şairlerinden Abdülhak Hâmid Tarhan, Sudûr nazariyesini şiirlerine taşırken, Tanrı’dan taşan unsurun Akıl veya Nûr değil, Zaman olduğunu iddia ederek, nazariyeyi bambaşka bir boyuta taşır.
Wondering how the universe with all its elements came into being and producing various theories with this curiosity are issues that are as old as human history. The theory of Sudûr, which took its place among the creation theories in the Hellenistic period, is a theory developed by Plotinos, the founder of the Neo-Platonic movement. According to Plotinos, the universe is formed by the overflow of Nous (Intelligence) from God, which is the source of existence, and formed by gradual downward concretizing and forming various layers. This theory, put forward by Plotinus, was adopted by medieval Islamic philosophers and the theory of Sudûr was transferred to Islamic philosophy. Although it has undergone some changes at this stage, the theory of Sudûr shows itself in the thought systems of Fârâbî and Ibn Sînâ, as Plotinos argued, with the overflow of Reason from God. However, Sühreverdî adds a new dimension to the theory by asserting that the element overflowing from God is not Reason, but Nûr, in the theory of Sudûr, which he uses while creating his own cosmogonic thoughts. The thought of Nûr overflowing from God influences the thoughts of Ibn Arabî, who left his mark on the history of sufism, especially with the doctrine of Vahdat-i Wujud. The theory of Sudûr, which is also reflected in Divan poetry through the sufism system, continues its existence in Turkish poetry for centuries as the indispensable creation theory of classical poetry. Thus, with the Tanzimat, it manages to take a place as a traditional approach in Turkish poetry, which turns its direction towards the West and assumes a new identity. In fact, Abdülhak Hâmid Tarhan, one of the Tanzimat poets, carries the theory of Sudûr to his poems, claiming that the element overflowing from God is not Reason or Light, but Time, and he takes theology to a completely different dimension.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Linguistics |
Journal Section | Turkish language, culture and literature |
Authors | |
Publication Date | March 21, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Issue: 22 |