Uzun süredir tüm dünya doğal afetler, iklim değişiklikleri, ekonomik belirsizlikler ve sonu gelmeyen siyasi/sosyal kargaşalar nedeniyle zor günler geçirmekte ve adeta bir krizden diğerine sürüklenmektedir. Ancak tüm bu felaketlerin arasında COVID-19, yıkıcı ve yaşam boyu sürebilecek sonuçlarıyla tüm insanlığı kontrollerinin ötesinde bir durum içerisine hapsetmiştir. Aralık 2019'dan beri, insanlar sanki her gün distopik bir romana ait uzak geleceği yine ve yeniden yaşıyormuş gibi hissetmekte ve tıpkı bu eserlerde tasvir edilen kişiler gibi kendi bedenleri ve zihinleri üzerindeki hakimiyetlerini kaybetmektedirler. Diğer bir deyişle, küresel bir pandeminin hayatta kalanları olarak COVID-19'un disiplin sistemi içerisinde sıkışıp kalmışlardır. Bu yeni disiplinin kural koyucusu koronavirüs, ayrım yapmaksızın tüm insanlar için aynı sonuçlara neden oluyor görünse de, bazı grupların pandemi döneminde de dezavantajlı duruma düştükleri açıkça görülmektedir. Ataerkil sistem, pandeminin bu kaotik ortamını ve var olan eşitsizlikleri kullanarak kadınları bir kez daha edilgen, itaatkâr ve teslimiyetçi bir yaşam içerisine hapsetmektedir. Kadınlar ise, virüs gibi hızlı bir şekilde yayılımını artıran toksik erkeklik nedeniyle, gizil söylemler bağlamında oluşturulan bu yeni gerçeklikleri ya sessizce kabul etmek ya da göz ardı ederek içselleştirmek zorunda kalmaktadır. Bu bilgiler ışığında Margaret Atwood'un en çarpıcı eserlerinden biri olan Damızlık Kızın Öyküsü’nü (1985) inceleyen bu çalışma, romanda tasvir edilen hiçbir olayın günümüz kadınları için çok uzak bir gelecek olmadığını ve aslında öncesinde de var olan eşitsizliklerin Covid-19 ile tekrar gün yüzüne çıktığını kanıtlamayı amaçlamaktadır. Bu amaçla, argümanlarını Foucault’nun söylem analizi ve Fransız post-yapısalcı kuramlarına dayandırarak, kadınların yaşadıkları toplumlarca oluşturulan fallosentrik söylemlere sessiz kalmaya ve/ya karşı çıkmayarak göz ardı etmeye devam etmeleri halinde toksik erkeklik kaynaklı şiddet, istismar ve sömürüye maruz kalmaya devam edeceklerini göstermektedir.
The Handmaid’s Tale toxic masculinity pre/post-pandemic world semi-silence discourse analysis
For a long time, the whole world has been going through difficult times and lurching from one crisis to another including natural disasters, climatic changes, economic uncertainty and political/social turmoil. However, among them, COVID-19 is the one that has put people all around the world in a situation beyond their control with its devastating and lifelong consequences. Since December 2019, it feels each day like people are living out some dystopian novel’s future anew. Like the citizens portrayed in those dystopian works, the citizens of a global pandemic have lost the mastery over their own bodies and minds, and they are imprisoned in a disciplinary system of COVID-19. In that disciplinary system, the coronavirus seems not to discriminate between people; however, its long-lasting impacts do not fall equally. In fact, in a chaotic atmosphere of the pandemic, the patriarchal system makes use of the pre-existing inequalities through which women, once again, are confined into a life of passivity and submissiveness. Due to the toxic masculinity that spreads as fast as coronavirus, they are either forced to accept those truth(s) constructed in semi-silence or internalize them by ignoring. Considering those issues and analyzing The Handmaid’s Tale (1985), one of the most challenging and repulsive works of Margaret Atwood, this study aims to justify the fact that nothing depicted in this novel is too distant future for today’s women, especially after COVID-19. Therefore, basing its argument on Foucauldian discourse analysis and French post-structuralism, it focuses on clarifying how women of the post-pandemic world may also fall victim to violence, exploitation and abuse emanated from toxic masculinity if they remain silent and ignorant against insidious and penetrating phallocentric discourses prevalent in their current societies.
The Handmaid’s Tale toxic masculinity pre/post-pandemic world semi-silence discourse analysis
The Handmaid’s Tale toxic masculinity pre/post-pandemic world semi-silence discourse analysis
The Handmaid’s Tale toxic masculinity pre/post-pandemic world semi-silence discourse analysis
The Handmaid’s Tale toxic masculinity pre/post-pandemic world semi-silence discourse analysis
The Handmaid’s Tale toxic masculinity pre/post-pandemic world semi-silence discourse analysis
The Handmaid’s Tale toxic masculinity pre/post-pandemic world semi-silence discourse analysis
The Handmaid’s Tale toxic masculinity pre/post-pandemic world semi-silence discourse analysis
The Handmaid’s Tale toxic masculinity pre/post-pandemic world semi-silence discourse analysis
The Handmaid’s Tale toxic masculinity pre/post-pandemic world semi-silence discourse analysis
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Literary Studies, Cultural Studies |
Journal Section | World languages, cultures and litertures |
Authors | |
Publication Date | December 21, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 31 |