Qur’ānic exegetical disagreements among commentators have been existing along with the history as a natural phenomenon. But they had been subject to being restricted or presented as detrimental by Ibn Taymiyyah (d. 728/1328) and his followers. They argue that disagreements among exegetes should be classified under the forbidden disagreements according to the Qur’ānic verses and Prophet’s sayings as well as the characteristics of exegetical disagreements among his companions. However, this evidence from the Qur’ān and the hadiths which portray disagreements as harmful and evil could not include disagreements on scientific issues. The reason behind the derogatory language used for disagreement in the Qur’ān and the hadiths is to prevent Muslims from being divided. Consequently, the exegetical disagreements among companions could not be simplified by reducing them to disagreement of variance (i.e.ikhtilaf al-tanawwuʽ). Because there had been among the companions of the Prophet some substantive disagreements amounting to contradiction (i.e. ikhtilaf al-taḍad). But in fact, Ibn Taymiyyah’s approach could not be reconciled with reality and scientific freedom. Besides, it reduces the Qur’ānic interpretations to preoccupation with narrations from salaf (the first three generations of the Muslim community). In this article, we will investigate the basics of this viewpoint. We also discuss whether the provided evidence matches Ibn Taymiyyah’s theory.
Fiilî bir durum olarak tarih boyunca hep var olan tefsir ihtilaflarının zaman zaman kısıtlanma ya da olumsuz gösterilme çabalarına maruz kaldığı görülmektedir. Ebu’l-Abbas Taḳıyyuddîn İbn Teymiyye (ö. 728/1328) ve bu hususta onu takip edenlerce ortaya konulan bu girişimin görüşlerini ayet ve hadislerle, ayrıca sahâbeden nakledilen tefsir ihtilaflarının mahiyeti üzerinden temellendirmeye çalıştıkları müşahede edilmektedir. Oysa ihtilafın olumsuz resmedildiği bu delil ve gerekçeler ilmî konulardaki ihtilafları kapsamamaktadır. Çünkü ayet ve hadislerde ihtilaf olgusunun olumsuz olarak anılması ve yerilmesi, Müslümanların kendi aralarında tefrikaya ve bölünmeye yol açacak türden fikir ayrılığına düşmemelerinin vurgulanması amacına matuftur. Sahâbe arasındaki tefsir ihtilaflarının da basitleştirilerek her zaman tenevvü ihtilaflarına indirgenmesinin makul olmadığı ve bunlar arasında tezat ihtilafı diyebileceğimiz yaklaşım farkından kaynaklanan değerlendirmelerin de bulunduğu görülmektedir. Dahası, söz konusu yaklaşımın hem reel durumla hem de bilimsel özgürlükle bağdaşmadığı açıktır. Ayrıca bu durum, tefsir faaliyetini seleften (sahâbe, tâbiûndan ve etbâu’t-tâbiînden oluşan ilk üç nesil) aktarılan rivayetlere indirgeme anlamı taşımaktadır. Bu çalışmada Kur’an ayetlerinin yorumlanması esnasında ortaya çıkan ihtilafların kısıtlı hale getirilerek tefsirin rivayete dayanan bir faaliyete indirgenmesi anlamına gelecek bu yaklaşımın temelleri incelenecek ve bu hususta dayanılan delillerin ileri sürülen iddiaya mesnet teşkil edip etmediği tespit edilecektir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 21 Issue: 40 |
SAUIFD accepts the Open Access Journal Policy for expanding and flourishing of knowledge.