In a social state order, the relationship between the creditor and the debtor takes place in a delicate balance. The enforcement system is based on the idea of debt repayment and thus the healthy functioning of the economic system. However, this system must be carried out with an understanding grounded in human rights. Seizure, which is the last coercive stage in terms of debt repayment, is directly related to human dignity. In the seizure process, the debtor’s property or income is forcibly taken from him/her by the power of the state in return for his/her debt. Although the legal system draws the boundaries of this forcible action with concepts such as “humane life” and “minimum life”, the abstractness of the concepts reveals the importance of the application. In practice, jurisdictions frequently refer to the concept of “minimum standard of living”. However, the word “minimum” in this concept rhetorically reveals the idea of a “race to the bottom”.
One of the most sensitive aspects of the relationship between attachment and human dignity in the Enforcement and Bankruptcy Code is the waiver of non-seizability regulated in article 83/a of the Law. In a social state based on human dignity, non-seizable property is a guarantee provided by the state for individuals to live a “dignified” life. However, the legal system permits the waiver of this guarantee under certain conditions. Moreover, it is accepted in the legal system that such an important declaration of will is tacitly made, which in our opinion is incompatible with the principle of a social rule of law. The phenomenon of waiver of non-seizability is contrary to the principle of social state and human dignity. An important amendment was made to the Enforcement and Bankruptcy Code in 2023 regarding non-seizable property. The justification for the amendment is to ensure a dignified life for human beings. However, no regulation has been made regarding the institution of waiver.
Sosyal devlet düzeninde alacaklı ve borçlu arasındaki ilişki hassas bir dengede cereyan etmektedir. İcra sisteminin temeli borcun ödenmesi ve bu sayede ekonomik sistemin sağlıklı bir şekilde işlemesi fikrine dayanmaktadır. Ancak bu sistemin insan hakları ile temellendirilmiş bir anlayışla yürütülmesi gerekmektedir. Borcun ödenmesi açısından zorlayıcı son aşama olan haciz ise insan onuru ile doğrudan bağlantılıdır. Haciz işleminde borçlunun malları ya da gelirleri devlet gücü ile borcuna karşılık olarak cebren kendisinden alınır. Hukuk sistemi, söz konusu cebri işlemin sınırını “insanca yaşam”, “asgari yaşam” gibi kavramlarla çizmiş olsa da kavramların soyutluğu uygulamanın önemini ortaya çıkartmaktadır. Uygulamada ise yargı yerleri sıklıkla “asgari yaşam standardı” kavramına atıf yapmaktadır. Ancak söz konusu kavramdaki “asgari” sözcüğü retorik olarak “dibe doğru yarış” fikrini ortaya çıkartmaktadır.
İcra İflas Kanunu’nda haciz ve insan onuru ilişkisinin belirdiği en hassas hususlardan birisi de Kanun’un 83/a maddesinde düzenlenen haczedilmezlikten feragat kurumudur. Haczedilemez mallar, insan onuru ile temellendirilmiş bir sosyal devlet düzeninde kişilerin “onurlu” bir yaşam sürmeleri için devlet tarafından korunan bir garantidir. Ancak hukuk sistemi söz konusu garantiden belli koşullar altında feragat edilmesine izin vermiştir. Üstelik böylesine önemli bir irade beyanının zımnen yapılmış olacağı dahi hukuk sisteminde kabul edilmektedir ki kanımızca bu husus sosyal bir hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz. Haczedilmezlikten feragat olgusu sosyal devlet ilkesi ve insan onuruna aykırıdır. İcra ve İflas Kanunu’nda 2023 yılında haczedilemez mallar ile ilgili önemli bir değişiklik yapılmıştır. Değişikliğin gerekçesi insanın onurlu bir yaşam sürmesidir. Ancak feragat kurumuna ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Public Law (Other) |
Journal Section | PUBLIC LAW |
Authors | |
Publication Date | December 23, 2024 |
Submission Date | October 1, 2024 |
Acceptance Date | November 1, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 14 Issue: 2 |