Tarihsel süreçte Cezayir, Batılı ülkelerin işgaliyle uzun yıllar dinî ve kültürel asimilasyona maruz kalan İslam ülkelerinden biridir. XVI. yüzyıldan itibaren İspanyol işgaliyle başlayan bölgedeki Hıristiyan hâkimiyeti, Osmanlı’nın Cezayir’de kontrolü ele geçirmesiyle (940/1534) kesintiye uğramıştır. İngiltere’nin Mısır’ı işgalinden sonra (1812) Fransa, Cezayir’de bulundurduğu konsolosluk üzerinden kendine deniz aşırı sömürge olarak bu ülkeyi işgal etmenin yollarını aramıştır. Eline geçirdiği ilk fırsat, Yelpaze olayından (1827) sonra Cezayir’de hakimiyeti ele geçirmiştir.
Bu tarihten tam bağımsızlığın elde edildiği 1962’ye kadar devam eden işgal süresinde başta Abdülhamîd b. Bâdîs (ö.1940), Mâlik b. Nebî (ö.1973), Messali Hac (ö.1974), Ferhat Abbas (ö.1985) gibi İslamcı aktivist ve düşünürler ile bunlar etrafında toplanan Cezayir halkı sömürge karşıtı tavırlarını istikrarlı bir şekilde sürdürmüşlerdir. Böyle bir karşı koyuşun ürünü olan İslamî Selamet Cephesi de 6 Eylül 1989’dan Mart 1992’ye kadar Cezayir siyasi tarihinde adından söz ettiren dinî-siyasî temelli bir oluşumdur. Kuruluşunda Abbas Medeni (ö.2019), Ali Belhac ve Şeyh Ahmed Sahnûn gibi İslamcıların etkin bir şekilde rol aldığı bu teşkilat, bağımsızlık sonrasında şeriat temelli bir İslam devletine ihtiyacın olduğunu savunmuş ve bu gayeyle bildiri yayınlayarak, protestolar düzenleyerek ve aktif siyasete katılarak kendi manifestolarını tüm dünyaya duyurmak istemiştir.
Kuruluşundan itibaren siyaset, eğitim, ekonomi ve kültürel alanlarda köklü bir ıslahat planı yapan İslamî Selamet Cephesi, İslam kültürü temelini koruyan, şeriatın gerektirdiklerini layıkıyla yerine getiren bir İslam toplumu inşasında eğitimin şart olduğunu vurgulamıştır. İslam devleti ve şeriatle yönetim talebinde, demokrasiyi ve sömürgenin sunduğu her türlü asimilasyonu sapkınlık olarak nitelendiren İslamî Selamet Cephesi, Arapçayı Kur’an ve sünnet dili olması yönüyle üstün görmüş ve bu dil etrafında tüm kitlelerin birleşebileceğini savunmuştur. Kadın konusunda temel hakların korunacağı hususunda halka güvence veren cephe, iktisadi alanda İslami bankaların halka faizsiz kredi temin etmeleri ve fonlarını halkın yararına olacak şekilde düzenlemeleri gerektiğini savunmuştur.
İslamî Selamet Cephesi, bu fikirleriyle halk nezdinde büyük bir itibar kazanmış ve çok partili sisteme geçildikten sonra 1990’da yapılan yerel seçimlerde büyük bir başarı sağlamıştır. Ancak akabinde yapılacak genel seçimlerde de aynı başarıyı sağlayacağı anlaşılınca bu durumdan rahatsız olan Şadli Cedîd yönetimi genel seçimleri ertelemiştir. Birinci turda yapılan seçimlerin galibi İslamî Selamet Cephesi çıkınca, ikinci tur yapılmadan Şadli b. Cedîd darbeyle yönetimden indirilmiş ve yerine geçen Muhammed Buteflika, Mart 1992’de Selamet Cephesini kapatarak faaliyetlerine son vermiştir.
Bu makalede amacımız, İslamî Selamet Cephesi’nin din ve siyaset anlayışını bilimsel metotlarla ortaya koymaktır. Bu gayeyle öncelikle Cezayir’in sömürge dönemlerindeki dinî ve siyasî durumundan bahsedilmiş, bu dönemde İslamcı aydınların ve Cezayir halkının sömürge karşısında nasıl bir duruş sergiledikleri üzerinde durulmuştur.İslamî Selamet Cephesi’nin oluşumuna katkı sağlayan İslamcı şahsiyetler hakkında bilgi verildikten sonra hareketin teşekkül sürecine ve dinî, siyasî görüşlerine yer verilmiştir.
In the historical process, Algeria is one of the Islamic countries that has been exposed to religious and cultural assimilation for many years with the occupation of Western countries.The Christian domination, which started with the Spanish occupation in the region from the 16th century, was interrupted when the Ottomans took control of Algeria (940/1534). After British occupation of Egypt (1812), France sought ways to invade this country as an overseas colony through its consulate in Algeria. After the Fan event (1827), that the first opportunity France got, seized power in Algeria.
Islamist activists and thinkers such as Abd al-Hamid Ben Badis (d.1940), Malek Bennabi (d.1973), Ferhat Abbas (d.1985) and Messali Hadj (d.1974) and the Algerian people gathered around them consistently maintained their anti-colonial attitudes during the occupation period, which continued from this date until 1962 when full independence was achieved. The Islamic Salvation Front, the product of such an opposition, was a religious-political based organization that made a name for itself in Algerian political history from September 6, 1989 to March 1992. This organization, in which Islamists such as Abbas Madani (d.2019), Ali Belhac and Sheikh Ahmed Sahnun took an active role in its establishment, argued that they needed a sharia-based Islamic state after independence, and for this purpose they published their own manifestos by issuing declarations, organizing protests, participating in active politics.
The Islamic Salvation Front, which has made a radical reform plan in the fields of politics, education, economy and culture since its establishment, has emphasized that education is a need in the construction of an Islamic society that preserves the Islamic culture and fulfills the requirements of the Shari’a. The Islamic Salvation Front, describing democracy and all kinds of assimilation offered by the colony as heresy in its demand for the Islamic state and rule by sharia, regarded Arabic as superior in terms of being the language of the Qur’an and the Sunnah, and argued that all masses could unite around this language. The front, which gave assurance to the public that the fundamental rights of women would be protected, argued that Islamic banks in the economic field should provide interest-free loans to the public and arrange their funds in a way that would benefit the people.
With these ideas, the Islamic Salvation Front gained a great reputation in the eyes of the people and achieved great success in the local elections held in 1990 after the transition to the multi-party system. However, when it was understood that it would provide the same success in the general elections to be held afterwards, Şadli Cedid administration, which was disturbed by this situation, postponed the general elections. When the Islamic Salvation Front emerged as the winner of the elections held in the first round, Sadli b. Jadid was overthrown by a coup d'état and his successor, Mohammed Bouteflika, closed the Salvation Front in March 1992 and ended its activities.
Our aim in this article is to reveal the understanding of religion and politics of the Islamic Salvation Front with scientific methods. For this purpose, first of all, the religious and political situation of Algeria during the colonial period was mentioned, and the anti-colonial attitudes of the Islamist intellectuals and Algerian people in this period was examined. After dwelling on the Islamist personalities who contributed to the formation of the Islamic Salvation Front, the formation process of the movement and its religious and political views are given.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 20, 2022 |
Submission Date | October 31, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 49 |