Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin eğitim hakkını düzenleyen 29. maddesinin a bendinde “Çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yetilerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi” ve d bendinde “Çocuğun, anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik, ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhu ile özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması” amaçlarından bahsedilmektedir. Sözleşme’nin 30. maddesi “Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların var olduğu Devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz.” demektedir. Yine Sözleşmenin 12. ve 13. maddelerinde “çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşlerine saygı gösterilmesi ve görüşlerini ifade etme” hakları düzenlenmektedir. Sözleşmenin yukarıda verilen ilgili hakları bağlamında çocukların ana dil eğitimi son derece önemlidir. Çocukların kendini ve görüşlerini en iyi ana dilinde ifade edebileceği olgusu bu hakkın önemini göstermektedir. Azınlık statüsünde olan çocukların ana dil eğitimi, bu statülerini sağlayan mevzuat (genellikle bir sözleşme) ile güvence altına alınmakta ve azınlıklar tarafından kurulan okullarda sağlanmaktadır. Ancak azınlık statüsünde olmayan farklı etnik kökenli çocuklar bu haktan gereği gibi yararlanamamaktadır. İşbu makalede azınlık statüsünde olmayan bu çocukların ana dil eğitimi sorunu ele alınacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 2 Mayıs 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 21 Sayı: 2 |