Karl Marx, Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i adlı eserinde “İnsanlar tarihlerini kendileri yaparlar, ama onu serbestçe kendi seçtikleri parçaları bir araya getirerek değil, dolaysızca önlerinde buldukları, geçmişten devreden verili koşullarda yaparlar” tespitinde bulunur. Bu saptamaya atıfla İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya’nın dış ve güvenlik politikasının ve genel anlamda da Almanya’nın ulusal kimliğinin tanımlanmasında iki dünya savaşının müsebbibi olmanın tarihsel mirasının belirleyici bir etken olduğu gerçektir. Bunun yanında bu tarihi deneyim Almanya tarafından yeni bir dış ve güvenlik politika yaklaşımı inşa edilmesini de olanaklı kılmıştır. Bu yeni yaklaşım militer bir toplumsal yapı, güç kullanımı ve tek taraflı politikalardan uzak durmayı, ancak aynı zamanda da liberal demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü değerleri ekseninde yumuşak güç ve çok taraflılığı önceleyen bir çizgi takip etmiştir. Bu makale, inşacı teorinin yaklaşımı ve temel kavramları üzerinden Batı Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında tesis ettiği dış ve güvenlik politikasını analiz etmeyi ve bu politikanın yeniden birleşmeden sonraki dönem de ve 21. yüzyılda devamlılığını analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bir BMGK kararı olmadan Kosova Savaşı’na katılmış olsa da bu makaledede genel çizgisi itibarı ile Almanya’nın dış ve güvenlik politikasının İkinci Dünya Savaşı sonrasında inşa edilen değer ve parametrelerden sapmadığı ortaya konulmuştur.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | July 31, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 27 Issue: 3 |