Jung’a göre, arketip terimi, Platon’un ‘idea’sıyla eşanlamlıdır ve mitolojik imgelerin anlaşılmasında anahtar bir rol üstlenir. Beden ve psişeyi bir araya getiren özel ruhsal olgular olan arketipler, bir insanın geçmiş yaşantılarının ürünü olan bellek imgeleri gibi canlı görüntüler değildir. Kendilerine özgü enerjileriyle insanın psişesinde bekleyen arketipsel biçimler, yaratıcı edimler, semboller, mitler, düşler ve filmler gibi formlarla serbest kalırlar. Bir arketip biçimi, özgür kalması durumunda, sembol ve görüntü biçimini alır ve karşıtlıkların birleşmesiyle hareket eder. Sinemanın etkili bir ruhbilimsel araç sayılmasının sebeplerinden biri de bu olabilir. Kurgusal bir düşleme dayanan sinemada, biçimsel ve yapısal konumda sembolik bir durum, psişik durumumuza eşdeğer bir anlam yaratabilir. Kişiliğin oluşumunda çok önemli işlev üstlenen, kişileştirme eğilimli persona, gölge (shadow), anima-animus ve Benlik (the Self)’ten oluşan bireyleşme arketiplerinin ve bireyleşme kavramının Jungian kuramda merkezi bir yeri vardır. Jung, ‘bireyleşme’ terimini, kişinin psikolojik olarak bölünmez bir birliğe ya da bütünlüğe dönüştüğü süreci göstermek için kullanır. Bu çalışmanın amacı, Bruce Beresford’un Tender Mercies filminde arketiplerin görünümlerinin ve bunların bireyleşme sürecindeki rollerinin tespit edilmesidir. Arketipsel eleştiri metoduyla analizi yapılan filmde, ana karakter Mac Sledge’in anlam arayışının ve yaşamaya başladığı ruhsal dönüşümün Jung’un bireyleşme kavramıyla örtüştüğü görülmüştür.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Mayıs 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Özel Sayı (2) Mayıs 2020 |