İnsanın varoluşundan itibaren taş ile yakın ilişkisi olmuştur. Taşın doğadaki tüm malzeme-lerden daha uzun ömürlü olması, barınak işlevi, avlanırken silah, mağaradaki ilk sanat eserini yaratırken kalem olarak kullanılması, ateşin taş ile yakılabilmesi, ilk tekerleğini taştan yapılması, buğdayın taş ile öğütülmesi, süs eşyası olarak kullanabilmesi ve nihaye-tinde taş ile şifa bulunduğuna inanılması gibi sebepler ile insan ve taş arasında bağ kurmak pek çok açıdan mümkündür. Doğada bulunan farklı renklerde taşlar, az bulunan taşlar ve kristaller, doğal etkenlerle ilginç şekiller almış, taşlar hakkında efsaneler söylenmiş ve özel güçleri olduğuna inanılarak yüceltilmişlerdir. Çok tanrılı dinlerden, tek tanrılı dinlere, dünyada ve Anadolu’da bir çok yerde delikli taşlardan geçilerek, şifa bulunduğu ya da gü-nah testi yapıldığı bilinmektedir. Çalışmada, bu delikli taşlar içinde mimari bir eleman olarak da bir su kanalının ağzı olduğu varsayılan Zulopetra’nın (Delikli Taş), kutsal olma hikayesi, 1263 pandemisi esnasında Konstantinopolis'e getirilmesi, İstanbul Balat Aya Taksiarhi Kilisesi’ndeki Ayios Nikolaos Ayazması’na konması, eski Rumca kaynaklar araştırılarak değerlendirilmiştir. Zulopetra, günümüzde Hiristiyanlık inanışına göre kutsal olan ve şifa verdiği kabul edilen İstanbul’daki tek delikli taş olması bakımından da önem arz etmektedir.
ZuloPetra (Delikli Taş) Balat Aya Taksiarhi Kilisesi Delikli Taş Kültütü
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arkeoloji Bilimi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Ekim 2023 |
Gönderilme Tarihi | 19 Eylül 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |