There is no agreed-upon definition of violence. Actions or words that are considered violent in one society may not be considered violent in others. Acts of violence are committed against women, men, children, and adults within families. Although each of these acts falls within the scope of domestic violence, in this study, acts of violence against women are what we mean by domestic violence. In this context, any action that causes a woman to suffer physical, sexual, psychological, or economic harm, or to experience deprivation, is evaluated as domestic violence. Since Muslim individuals constitute a significant part of our society, it is essential to consider the provisions of Islamic law, along with contemporary regulations, in preventing violence against women. Therefore, it is important to determine the preventive measures of fiqh in preventing domestic violence and the rights it provides to victims. Considering the responsibilities of spouses in fiqh, it can be said that measures to prevent violence against women are taken. The legitimacy of engagement, which is the means for the spouses to become familiar, and the advice that the spouses should not forget the benevolence between them in case of divorce are examples of these regulations. Even though the family rules of fiqh contain regulatory functions for domestic violence, the rules that stand out more in terms of their functions have been discussed in this article. In this context, the alimony responsibility of the husband can be submitted as a precaution against economic violence. Additionally, the necessity for the husband to treat his wife pleasantly can be seen as a measure against psychological and physical violence. Moreover, the necessity for no marriage in case of sexual incompetence can be considered a precaution against sexual violence. Despite all these, legal rights are given to women if the man commits any domestic violence. For instance, giving the woman the right to apply to the court for divorce due to her husband's impotence can be shown as the legal right of the woman who is faced with sexual violence. Likewise, the woman who is facing economic violence because her husband does not provide alimony has the right to apply to the court for divorce. The fact that Malikis allow the judge to separate the spouses with the application of the woman due to severe incompatibility and ill-treatment can be accepted as the legal right of the woman who is faced with psychological and physical violence. This approach, which is not seen in the other three doctrines, is included in article 130 of the Family Law Degree (HAK). The legitimacy of giving the woman the right to divorce, which essentially belongs to the husband, and the fact that the woman pays her husband to divorce herself are among the regulations of fiqh to prevent domestic violence. Consequently, it is understood from all these regulations that the husband should refrain from all kinds of violence against his wife in fiqh. Otherwise, the husband will be subject to legal sanctions due to the rights given to the woman. Considering the regulations in question, it is evident that Islamic law, like modern laws, legislates the necessary regulations to prevent domestic violence. However, it is also clear that some actions that are considered domestic violence in our time are not accepted in the same way in classical fiqh. This distinctness can be explained by the different perceptions of the concept of violence from society to society. Therefore, these approaches need to be reconsidered in the context of the changing socio-cultural structure and the concept of family. Because this change of understanding is essential to solve the problems in social life, establish the connection of fiqh with current life, and give direction to living life, it is thought that this change should be made. Indeed, the innovative approaches brought as a result of the needs of society in the issues of domestic violence in the Family Law Degree (1917) show that this is still possible today.
Şiddetin ne olduğuna dair üzerinde ittifak edilen bir tanım bulunmamaktadır. Bir toplumda şiddet kabul edilen eylem veya sözler diğerlerinde şiddet sayılmayabilmektedir. Aile içinde kadınlara, erkeklere, çocuklara ve büyüklere karşı da şiddet eylemleri gerçekleştirilmektedir. Bu eylemlerin her biri aile içi şiddet kapsamında değerlendirilmekteyse de bu çalışmada aile içi şiddetle kadına yönelik gerçekleştirilen şiddet eylemleri kastedilmiştir. Bu bağlamda kadının fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik açıdan zarar görmesine veya yoksunluk yaşamasına sebep olan her türlü eylem aile içi şiddet kapsamında değerlendirilmiştir. Toplumumuzun büyük bir kısmını Müslüman bireylerin oluşturması sebebiyle kadına yönelik şiddeti önleme konusunda günümüz hukuk sisteminin getirdiği düzenlemelerle birlikte İslâm hukukunun da önemli hükümleri vardır. Bu sebeple kadına yönelik şiddetle ilgili İslâm hukukunun getirdiği önleyici tedbirler ve mağdura tanıdığı hakların tespiti önemlidir. İslâm hukukunda eşlerin sorumluluklarına bakıldığında kadına yönelik şiddeti önleyici tedbirlerin alındığı söylenebilir. Eşlerin birbirlerini tanımalarının vesilesi olan nişanlılığın meşruiyeti ve eşlerin boşanmaları halinde aralarında iyilik ve ihsanı unutmamalarının tavsiye edilmesi bu düzenlemelerin örneklerindendir. Esas itibariyle fıkhın aile kuralları aile içi şiddete yönelik düzenleyici fonksiyonlar içermekteyse de bu çalışmada fonksiyonu itibariyle ön plana çıkan hükümler işlenmiştir. Bu bağlamda kocaya yüklenen nafaka sorumluluğu ekonomik şiddeti; kocanın eşine hoş muamelede bulunması gerekliliği psikolojik ve fiziksel şiddeti; cinsel yetersizlik durumunda şahsın evlenmemesi gerekliliği ise kısmen cinsel şiddeti önleyici tedbir olarak sunulmuştur. Tüm bunlara rağmen erkeğin kadına yönelik şiddetin herhangi birini sergilemesi durumunda kadına hukuki haklar verilmiştir. Kocanın iktidarsızlığı sebebiyle boşanmak için kadına mahkemeye başvuru hakkının verilmesi cinsel mağduriyetle; kocanın nafakayı sağlamaması sebebiyle kadına mahkemeye başvuru hakkının verilmesi ekonomik şiddetle; Mâlikîlerin şiddetli geçimsizlik ve kötü muamele sebebiyle kadının başvurusuyla hâkimin eşleri ayırmasını caiz görmeleri ise psikolojik ve fiziksel şiddetle karşılaşan kadının hukuki hakkı olarak gösterilebilir. Diğer üç mezhepte görülmeyen bu yaklaşıma Hukûk-ı Âile Kararnâmesi’nin (HAK) 130. maddesinde yer verilmiştir. Esas itibariyle kocaya ait olan boşama hakkının kadına verilmesinin (tefvîzü’t-talâk) meşruiyeti ve kadının kendisini boşaması için kocasına bir bedel verebilmesi (muhâlea) de İslâm hukukunun aile içi şiddeti önleyici düzenlemeleri olarak sunulabilir. Sonuç itibariyle tüm bu düzenlemelerden İslâm hukukunda kocanın eşine karşı şiddetin her çeşidinden uzak durması gerektiği, aksi takdirde kadına tanınan haklar sebebiyle kocanın hukuki yaptırımla karşılaşacağı anlaşılmaktadır. Bahse konu düzenlemelere bakıldığında İslâm hukukunun modern hukuklar gibi aile içi şiddeti önlemede gerekli düzenlemeleri yaptığı görülmekteyse de günümüzde aile içi şiddet olarak değerlendirilen bazı eylemlerin klasik fıkıh kaynaklarında şiddet sayılmadığı görülmektedir. Bu farklılık şiddet kavramının toplumdan topluma farklı algılanmasıyla açıklanabilir. Bu sebeple değişen ve gelişen sosyo-kültürel yapı ve aile mefhumu bağlamında bu yaklaşımların tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Zira klasik fıkıh kitaplarındaki bilgilerin sosyal hayattaki problemleri çözebilmesi ve fıkhın güncelle bağlantısının kurulabilmesi için bu anlayış değişikliği önem arz etmektedir. Nitekim Hukūk-ı Âile Kararnamesi’nde aile içi şiddet kabul edilen meselelerde toplumun ihtiyacı neticesinde getirilen yenilikçi yaklaşımlar, günümüzde de bunun mümkün olduğunu göstermektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | RESEARCH ARTICLES |
Authors | |
Early Pub Date | August 12, 2023 |
Publication Date | September 15, 2023 |
Submission Date | January 14, 2023 |
Acceptance Date | May 10, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Issue: 32 |
Şırnak University Journal of Divinity Faculty is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).