İnsanın varoluşundan bu yana sesin olması ve sözle birlikte bir canlılık oluşturması, güçlendirilmiş ilk hareketin başlangıcını oluşturmaktadır. Logos’un hem söz hem ses anlamında kullanılması da yaratılışın kendini söz, ses, ışık ve düşünce anlamında tanıttığı ve aynı zamanda nörolojik, felsefi ve teolojik bağlamlarıyla yakın olduğunu göstermektedir. Bedenin iletişim kanallarından biri olan dil, bazı durumlarda söze dökülmeden sadece ses ile kültürel varlığını sürdürmektedir. Sesin dil aracılığıyla titreşimsel enerji yayma gücü, bazı toplumlarda kelimelerden daha etkili bir duygulanım gücüne sahip olabilmektedir.
İlk nerde, nasıl çıktığı hakkında kesin bilgilere ulaşılamasa da en yakın bilgilerin şamanlar tarafından kötü ruhları kovmak için, dilin hızlı hareketiyle oluşan bu sesin (zılgıt) çıkarıldığı tahmin edilmektedir. Şamanın göğe çıkma sekansında olduğu gibi, zılgıt sesinin göğe çıkma, yeryüzündeki acıyı veya sevinci haber verme bilinçdışı teolojik görevi de söz konusudur.
Bu çalışmada geçiş ritüellerinde zılgıtın işlevleri incelenmiş ve ölüm ardı zılgıt çekme ele alınmıştır. Özellikle beklenmedik genç ölümlerde ve önemli bir şahsın ölümünün ardından çekilen zılgıtın sosyal, kültürel ve tarihsel yönü ele alınmıştır. Zılgıt çekme daha çok eğlencelerde ve halk danslarında göze çarpmakla birlikte ölüm olayını duyurmak için de bazı kültürlerde zılgıt çekildiği görülmektedir.
Zılgıtı ölüm ardı geçişin temel argümanı haline getiren kültürlerden Arap, Ezidi, Alevi ve Kürt, kültürleri araştırma konusu olarak seçilmiştir. Bu kültürlerin seçilmesindeki amaç Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde saha çalışması yapmış olmamızdan kaynaklanmaktadır. Araplar, Aleviler, Ezidiler ve Kürtler’in ölüm ritüelinde çektikleri zılgıt ile ilgili deneyimleri, duygu/düşünceleri zılgıtın gelenekteki yeri gibi bilgi edinme yolları, literatür taranarak, saha çalışmasıyla sözlü kültür ortamında ve medya araçları yoluyla ele alınıp değerlendirilmiştir. Sonuç olarak; taziye törenlerinde zılgıt çekmenin hem kayba üzülmek hem ölümün bir son olarak görülmemesinden yani ölümün vuslat olarak görülmesinden hem de genç kaybın yokluğuna isyan şeklinde olduğu; farklı durum ve bağlamlarda protesto, eğlence ve kutlamalarda da çok sık zılgıt çekildiği, kültürel bir iletim olan zılgıtın, her kültürde farklı bağlamlarda farklı anlamları olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu çalışmanın, özgün bir çalışma olduğunu ve etik görev ve sorumluluklara riayet ettiğimi beyan ederim.
Yok
Zılgıt çeken ve zılgıtla ilgili önemli bilgiler veren sözlü kaynak kişilerime teşekkür ederim.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kadın Araştırmaları, Görsel Sanatlar (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 1 Ekim 2025 |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ekim 2025 |
Gönderilme Tarihi | 29 Nisan 2025 |
Kabul Tarihi | 1 Ekim 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 7 Sayı: 18 |