Bu çalışmada, Didem Madak'ın şiirleri, dişil yazı kuramı çerçevesinde derinlemesine incelenmiştir. Dişil yazı, kadınların ataerkil dil yapılarını sorgulayarak kendi deneyimlerini özgün bir şekilde ifade etmelerini sağlayan bir yazı biçimi olarak tanımlanır. Hélène Cixous(1975), Luce Irigaray (1977) ve Julia Kristeva (1974) gibi feminist teorisyenler tarafından geliştirilen bu kuram, Madak’ın şiirlerinde kendine güçlü bir yer bulur. Madak’ın şiirlerinde beden, sadece fiziksel bir varlık değil, aynı zamanda toplumsal, psikolojik ve sembolik anlamlar taşıyan, sürekli dönüşüm ve başkalaşım süreci içinde olan bir varlık olarak ele alınır. Beden, bireysel ve toplumsal belleğin taşıyıcısıdır; bu bağlamda, Madak’ın şiirlerinde beden, geçmiş travmaların ve deneyimlerin izlerini taşıyan bir alan olarak işlenir. Örneğin, Ah'lar Ağacı (2002) ve Grapon Kağıtları (2000) gibi şiirlerinde, bedenin sınırları zorlanarak, toplumsal normlarla sıkışmış bir kadınlık deneyimi şiirsel olarak ifade edilir. Dil, Madak’ın şiirlerinde merkezi bir rol oynar ve geleneksel anlam yapılarını sorgulayan bir araç olarak kullanılır. Madak, dilin sabit ve otoriter yapısını ironi, kelime oyunları ve yapısöküm yaklaşımı aracılığıyla kırar. Bu dilsel oyunlar, dişil yazının çok katmanlı yapısıyla uyum içindedir. Pulbiber Mahallesi (2007) gibi şiirlerde dil, anlamın sabitlenmesini reddeder ve çok katmanlı bir anlam dünyası yaratır. Toplumsal cinsiyet ve kadınlık deneyimi, Madak’ın şiirlerinde sadece tematik bir unsur olarak değil, aynı zamanda dilsel bir eleştiri aracı olarak da işlenir. Madak, geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini sorgularken, bu rollerin dildeki temsilini de yeniden yorumlar. Kadınlık deneyimi, onun şiirlerinde bireysel bir hikâye olmaktan çıkıp evrensel bir tema haline gelir. Ah'lar Ağacı ve Grapon Kağıtları şiirleri, kadınlık deneyiminin dil aracılığıyla nasıl evrenselleştirilebileceğini gösteren örneklerdir. Sonuç olarak, Didem Madak’ın şiirleri, dişil yazı kuramı bağlamında bedenin, belleğin, dilin ve toplumsal cinsiyetin çok katmanlı temsillerini sunar. Madak, dişil yazının sunduğu yapısöküm yaklaşımıyla ele alındığında, çok sesli ve özgürleştirici dili kullanarak, kadınlık deneyimini derinlemesine işleyen bir anlatı oluşturur. Şiirlerinde toplumsal cinsiyetin dildeki temsilini sorgulayan ve yeniden inşa eden Madak, Türk edebiyatında dişil yazının güçlü bir temsilcisi olarak öne çıkar. Bu bağlamda, Didem Madak’ın şiirleri, kadınların sesi ve deneyimini merkeze alarak, dişil yazının dilsel ve tematik zenginliğini Türk edebiyatında etkileyici bir şekilde yansıtır.
In this study, Didem Madak's poetry is examined in depth within the framework of the écriture féminine theory. Écriture féminine is defined as a form of writing that enables women to express their experiences in an original way by questioning patriarchal language structures. Developed by feminist theorists such as Hélène Cixous, Luce Irigaray, and Julia Kristeva, this theory finds a strong presence in Madak's poetry. In Madak’s works, the body is portrayed not merely as a physical entity but as one that carries social, psychological, and symbolic meanings, constantly undergoing transformation and metamorphosis. The body is also the bearer of individual and collective memory; in this context, it is depicted as a space that holds the traces of past traumas and experiences in Madak’s poetry. For example, in poems like Ah'lar Ağacı (2002) and Grapon Kağıtları (2000), the boundaries of the body are challenged, and the experience of womanhood, constrained by social norms, is poetically expressed. Language plays a central role in Madak’s poetry and is used as a tool to question traditional structures of meaning. Madak breaks the fixed and authoritative nature of language through irony, wordplay, and deconstruction. These linguistic games are in harmony with the multilayered nature of écriture féminine. In poems such as Pulbiber Mahallesi, (2007) language rejects the fixation of meaning and creates a world of multilayered significance. Gender and the experience of womanhood in Madak’s poetry are not just thematic elements but are also treated as tools of linguistic critique. While questioning traditional gender roles, Madak also reinterprets their representation in language. The experience of womanhood in her poetry transcends being a personal story and becomes a universal theme. Ah'lar Ağacı and Grapon Kağıtları exemplify how the experience of womanhood can be universalized through language. In conclusion, Didem Madak’s poetry presents multilayered representations of the body, memory, language, and gender within the framework of écriture féminine theory. When approached through the lens of deconstruction offered by écriture féminine, Madak creates a narrative that deeply explores the experience of womanhood using a polyphonic and liberating language. By questioning and reconstructing the representation of gender in language, Madak emerges as a powerful representative of écriture féminine in Turkish literature. In this context, Didem Madak’s poetry reflects the linguistic and thematic richness of écriture féminine in a compelling way, centring on the voice and experience of women.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | World Languages, Literature and Culture (Other), Literary Theory |
Journal Section | EDEBİYAT / ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Authors | |
Publication Date | October 31, 2024 |
Submission Date | September 2, 2024 |
Acceptance Date | October 22, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: Edebiyat Kuramları ve Eleştiri Özel Sayısı |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.