Mimari, mekânı meydana getiren malzemelerin; ahşabın, demirin, taş ve daha fazlasındaki ahengin inşasıdır. Mimaride ahengi yaratmak malzemeyi tanımak, malzemenin özündeki ahengi anlamak ve bu bilinçle malzemenin; varlığın bütünlüğünü kavramak gerektiğinden hareketle bu çalışmada, mimarinin güçlü ve somut sembollerinden biri olan taş ve ona işlenen düşünce dünyasının mimarideki yeri ve önemi ele alınmıştır. Çalışmada izlenen yol taşa muameleleri ve taşa işledikleri düşünceler yönünden birbirinden çok farklı olan üç üslubun; Rönesans dönemi, Barok dönemi ve Türk-İslam mimarisinin incelenmesiyle ilerlemektedir. Rönesans döneminde Hristiyanlığa bir tepki olarak kullanılan taş, bütün sertliği ve keskinliğiyle kullanılmış, mimari formlar ve strüktür için belirleyici bir unsur olmuştur. Barok mimaride, taş sanatı doğaya yeniden şekil verme olarak algılanmış, abartılı dekor ve hacimler sayesinde mimari bir güç ve görkem oluşturulmaya çalışılmıştır. Türk-İslam mimarisinde tuğlanın yerini taş almış, kireçtaşı ve tüfler büyük bir ustalıkla işlenerek cami, medrese ve han gibi binaların dış ve iç mekânlarını süslemiştir. Sonuç olarak ellerimizin olduğu kadar düşüncelerimizin de eseri olan mimari yapıtlarda taşı ve onun özünü anlamak mimariye dolayısıyla kendimize, insanlığa yükleyeceğimiz anlamları da arttıracaktır. Çağdaş yapılarda kullanılan taş malzemeye işlenen düşünce ve üslüp anlayışını yeniden sorgulanmasını sağlayacaktır. Bu sayede taşa işleyeceğimiz mananın taştaki mana ile bütünleşmesi mimari yapıyı daha da yüceleştirecektir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Reviews |
Authors | |
Publication Date | June 24, 2022 |
Submission Date | October 16, 2021 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 3 Issue: 4 |