Space is a phenomenon related not only to humans and vitals, but also to non-humans and non-vitals. This study started with a research question “What and how can be a posthuman performative space in between art and design?” and investigates the possibility of posthuman space performing as a self-organising and collaborative agent. Beyond anthropocentric dualisms, this space emerges through intra-actions of agents where it is an agent itself too, as one of the components of this posthuman environment. In this new materialistic scope, the study evolved as a qualitative research based on relevant texts of Braidotti and Barad. The study employed grounded theory methodology to analyze these texts by coding and generating diagrammatic sets of concepts. As a result of analyses, the findings reached were Distributed Embodied Agencies, Temporal Becoming as Relational Entanglements, and Emergent Reconfigurations of Posthuman Spatiality. By these findings, Air Bubble work by ecoLogicStudio was selected as an art and design project realized in two different contexts, enabling a comparative case study. Both implementations were described in detail and compared by their similarities and differences in relation to prior findings. In conclusion, this research asserts that Air Bubble exemplifies the characteristics of a new materialistic agent, functioning as a manifestation of posthuman performative space situated in-between art and design. Within this framework, the study seeks to offer an interdisciplinary perspective on the phenomenon of space and to contribute novel arguments to the scholarly discourse in critical posthuman theory in relation to art and design, for future investigations.
Mekân, yalnızca insanlara ve yaşamsal varlıklara değil, aynı zamanda insan olmayanlara ve yaşamsal olmayan varlıklara da ilişkin bir olgudur. Bu çalışma, mekân olgusunun bu özelliğini Eleştirel İnsan Sonrası Kuramı’nın Kartezyen düşünce eleştirisi ile ilişkilendirerek “Sanat ve tasarım arakesitinde yer alan bir insan sonrası mekân ne ve nasıl olabilir?” araştırma sorusuyla başlar ve insan/insan olmayan gibi ikilikler olmaksızın, kendi kendini örgütleyen ve işbirlikçi bir fail olarak performansta bulunan bir insan sonrası mekân olasılığını araştırmayı amaçlar. Böyle bir performatif mekân insan sonrası faillerin iç-eylemleri yoluyla açığa çıkar ve edilgen bir boşluk olmanın aksine kendisi de etken bir faildir. Bu yeni materyalist kapsamda, çalışma Braidotti ve Barad’ın konuyla ilişkili metinlerindeki kavramlara dayanan kuram odaklı, nitel bir araştırmadır. İki kuramcının literatürdeki önemli metinleri incelenmiş, ancak iki kuramcının da öne çıkan ikişer metni performativite ve yeni materyalizm bağlamında insan sonrası tartışmaları en yoğun olarak içerdikleri için seçilmişlerdir. Öncelikle Braidotti ve Barad’ın metinleri üzerinden araştırma sorunsalı ile ilgili fikir taslakları üretmek üzere sorular çıkarılmıştır. Bu sorularda performativite Austin’in terimi literatüre kazandırdığı halindeki dilsel ifade içeriğinden ziyade; eylemde bulunma potansiyeliyle, dilsel değil operasyonel bir kavram olarak değerlendirilerek, kökündeki performans olgusunun beden, zaman ve mekân bileşenlerinden oluşan ilişkisel bir kapsama yerleştirilmiştir. Bu kapsamda metinler Gömülü Teori yöntemiyle kodlanarak ve diyagramatik kavram setleri analiz edilmiştir. Analizlerin sonucunda ulaşılan Dağıtık Bedenlenmiş Faillikler, İlişkisel Dolaşıklıklar olarak Zamansal Oluş, ve İnsan Sonrası Mekânsallığın Açığa Çıkan Yeniden Yapılandırmaları bulgularıyla araştırmanın örneklem seçimine geçilmiş ve performans sanatında teknoloji, hayvanlar gibi insan-olmayan unsurlarla çalışan insan sonrası sanat ve tasarım örnekleri incelenmiştir. Bu aşamada, insan sonrası performatif çalışmalarıyla Stelarc, Eduardo Kac, Pierre Huyghe, Patricia Piccinini, Oron Catts & Ionat Zurr ve ecoLogicStudio ön plana çıkmıştır. Ancak bu çalışmalarda mekânın çoğunlukla sadece bir deneyim alanı ya da gösterim yüzeyi işlevi görmesi etkin failliği sınırladığı için, insan sonrası mekânın operasyonelliği ecoLogicStudio’nun işlerinde sergilenen beden-mekân-zaman bütünlüğüyle en doğrudan karşılığını bulmuştur. Diğer yandan, ecoLogicStudio’nun çoğu işinde de insan-olmayan mekânsal unsurlar ikincil bileşenler konumundayken; Air Bubble projesi mekânı edilgenliğinden çıkararak biyolojik ve teknolojik faillerle birlikte dönüştüren failliğiyle, diğer işlerden farklılaşıp insan sonrası performatif mekânı en açık biçimde örneklenmesi nedeniyle seçilmiştir. Bu seçim, ecoLogicStudio’nun yeni materyalist çerçevedeki bir projeyi iki farklı bağlamda uyguladığı nadir örneklerden biri olduğu ve ulaşılan bulgularla bağlamların nasıl farklılaştığını analiz etme olanağını sunduğu için yapılmıştır. İki uygulama ayrıntılı olarak betimlendikten sonra benzerlikleri ve farklılıklarına göre karşılaştırılmış ve bulgularla ilişkileri kurularak tartışılmıştır. Sonuç olarak, bu araştırma Air Bubble projesinin sanat-tasarım kesişimindeki insan sonrası performatif mekânın bir tezahürü olarak işlev gören yeni bir materyalist faili örneklediğini ileri sürmektedir. İnsan sonrası mekânın kendisinin de bir fail olarak dolaşık olduğu tüm faillerin iç-eylemleri aracılığıyla açığa çıkan bedensellik, zamansallık ve mekânsallık olasılıkları olduğu tespit edilmiştir. Çalışma, bu olasılıkları tartışmaya açan, ilişkisel, dağıtık ve dönüştürülebilir bir çokluk (multiplicity) önererek; sanat, tasarım ve eleştirel insan sonrası kuramıyla ilişkilenen bir mekân olgusu üzerine geliştirilebilecek araştırmalar için akademik bir katkı sunmayı amaçlamıştır. Bu çerçevede, çalışma gelecekteki insan sonrası mekânsal araştırmalar için yeni, işbirlikçi ilişkilerin tohumlarını ekmeyi ve halihazırdakileri beslemeyi; kendisinin de eklemlenme ve çatallanmalara açık bir eşik-sonuç olarak değerlendirilmesini önermektedir.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Art History, Theory and Criticism (Other) |
Journal Section | RESEARCH |
Authors | |
Early Pub Date | July 14, 2025 |
Publication Date | July 14, 2025 |
Submission Date | January 2, 2025 |
Acceptance Date | May 8, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 34 Issue: 1 |