Yaklaşık yedi asır boyunca müşterek bir coğrafyayı paylaşan İran ve Osmanlı devletleri mezhep, siyasi ve içtimai farklılıkların gölgesinde bir türlü sağlam temellere oturtulamayan siyasi münasebetlerini, bir takım antlaşmalarla canlı tutmaya gayret gösterseler de, iki taraf arasında oluşturulmaya çalışılan ittifak, mezhepsel farklılığın pragmatik politikaların önüne set çekmesi ve bu ayrışmanın küresel güçler tarafından istismar malzemesi haline getirilmesi nedeniyle bir türlü istenilen düzeye ulaşamamıştır. İki taraf arasında meydana gelen anlaşmazlıkların önemli bir nedeni de uzun yıllar boyunca birbirine komşu olan bu iki kadim devlet arasındaki siyasi sınırların muayyen bir statüye kavuşturulamamış olmasıdır. Bu durum sınır bölgelerinde ve bilhassa da konargöçer aşiretlerin yarattığı ihlaller neticesinde küçük çaplı çatışmalara neden olmakta ve asıl zararı bölgede faaliyet gösteren tüccarlar ve zairler görmekteydi. Bu makalede birinci elden kaynaklar ve belgeler ışığında İran ve Osmanlı devletlerinin sınır meseleleri irdelenecek ve bu anlaşmazlıkların sebebiyet verdiği siyasi ve diplomatik krizlerin iki ülke üzerindeki olumsuz yansımalarına dikkat çekilecektir. Zira iki taraf arasında bir türlü önü alınamayan sınır anlaşmazlıkları savaş nedeni olmaktan ziyade, 19. yüzyılın siyasi konjonktüründe küresel güçlerin kıskacına alınan İran ve Osmanlı devletlerinin dayanışma ve ittifak içine girmesine engel teşkil etmiş ve netice itibariyle bu husumetten faydalanan yine batılı emperyalist devletler olmuştur.
Bölüm | Araştırma Makalesi |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Kasım 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 42 |
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.