İnsan “kendini bil”melidir. Çünkü insanın kendini bilmemesi yani eksikliğinin, aldatılırlığının ya da yanılabilirliğinin farkında olmaması onun temelde kendi benliğini, toplumsal rollerini, ahlaki ve siyasal varlık oluşunu yitirmesine sebep olacaktır. İnsan aklıyla ayakları yere basan ama kibriyle başını arşa kaldıran bir varlıktır. Eğer aklı onun kibirli başını eğdirmeyi başaramazsa kaçınılmaz olarak kibirli söz ve üslup, kibirli bakış ve görüş ortaya çıkacaktır. Kibir ile ortaya konulmuş her düşünce en temelde ahlaki sorunlar ortaya çıkaracağı gibi bir de, eksikliklerini kabul etmeyen dogmatik bir tutum sergileyecektir.
Kibir insana her yaptığının en doğru, en güzel, en kudretli olduğunu fısıldar durur. Bu fısıltı kişinin durup düşünmesine, aklın devreye girmesine izin vermedikçe de, hata yapılmaya devam edilir. Tüm bunlardan hareketle bu çalışmamızda günümüz felsefesinin temel bir sorunu olan, bir alanda uzmanlaşmış olma özgüveniyle birlikte kâinatın bilgisine bütünüyle sahip olunduğuna ilişkin bir düşünce geliştirmenin entelektüel dünyaya büyük bir darbe vuracağı, Yunus Emre’nin Risalet’ün Nushiye eserinin “Kibir Destanı” bölümünden hareketle ele alınacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 37 |