Zaman içerisinde semantik değişimlere uğramakla birlikte en basit anlatımla belirli kriterlere göre insan topluluklarını tasnif ve tahdit suretiyle müşterek bir ad altında tanımlayıp kolektif hareket etme zemini sunan ulus fenomeni bu işlevinin doğal bir sonucu olarak dünyayı da egemenlik alanlarına ayrıştırır. Pekâlâ, tersinden okuma ile bu alanların ulusları yaratabileceği de ileri sürülebilir. O halde bir biçimde üzerinde var olunmuş bulunulan bu egemenlik alanları mıdır kolektif hareket etmeyi sağlayan yoksa daha kolay bir akıl yürütmeyle bu alanlar için mi kolektif hareket edilir. Dahası insan mı toprağı işler toprak mı insanı sorunsalına felsefik bir yanıt gerekir.
Modern dönemin etnisite bazlı anlayışına indirgenmediğinde ulus, zengin bileşenleriyle birbirinden farklı toplumsal yapılar inşa etme potansiyeline sahiptir. Toplum, bu bileşenlerden örtük olan doğum yeri ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yerlilik mefhumu temelinde siyasallaştırıldığında alternatif bir ulus modeline evrilebilir. Sınırları belirli, iyi tanımlanmış bir coğrafyada çok toplumluluk üzerinden kader birliği yapmış kolektif topluluğa dönüşümde yerlilik üzerinden meşruiyet kazanan bir paradigmanın üretimi özgül kolektif tarihsel deneyimleri meydana çıkaracak bir anlatıya ihtiyaç duyar. Bilinmeyen bir metot ya da anlayış inşa/icat etme kaygı ve iddiası taşımayan bu çalışma, tarih yazıcılığında var olan fakat tam ifadesini bulup kavram(sal)laştırılmamış bir yaklaşımı kuramsal temelde irdeleyip belirginleştirerek görünür kılmayı hedeflemektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 40 Sayı: 70 |