This study aims to discuss Arthur Schopenhauer’s thoughts around the concept of aging. Aging is a phase in which people experience the first signs of death, which reminds them of the shortness and transience of life. This phase is as inevitable and painful as death. The irony of getting old is that it reveals the meaninglessness of life to those who were dragged back and forth by the Will in their youth. Death begins to be executed in old age, as a punishment decreed on human life. On the other hand, while the biological destiny of human beings is inevitable death, their mental capacity is infinite. This is a tragic contradiction for human existence. The only response the human mind can give to this tragic contradiction is despair. Despair in the face of death is a central theme in Schopenhauer’s thought and cannot be grasped until old age. That’s the biggest disappointment. According to Schopenhauer, this disappointment experienced in old age leaves human beings with a great existential anxiety. Human consciousness comprehends death but is impossible to experience death; however, experiencing aging is inevitable for most people. In many of his writings, Schopenhauer draws attention to the radical transformation that aging creates in human life. In this sense, aging, as a process in which the fear of death is experienced, is one of the key concepts of Schopenhauer’s thought.
Bu çalışmada Arthur Schopenhauer’in düşüncelerinin, yaşlanma kavramı etrafında tartışılması amaçlanmaktadır. Yaşlanma, insana yaşamın kısalığını ve geçiciliğini hatırlatan ölümün ilk emarelerinin deneyimlendiği bir aşamadır. Bu aşama ölüm kadar kaçınılmaz ve acılıdır. Yaşlanmanın ironik yanı, genç yaşlarında iken isteme tarafından bir oraya bir oraya sürüklenen insanın yüzüne hayatın anlamsızlığını vurmasından ileri gelir. Ölüm, insan yaşamına hükmedilmiş bir ceza olarak, yaşlılıkta infaz edilmeye başlar. Diğer yandan insanoğlunun biyolojik yazgısı kaçınılmaz bir şekilde ölüm iken, zihinsel açıdan kapasitesi sonsuzdur. Bu durum, insan varlığı için trajik bir çelişkidir. Bu trajik çelişkiye insan zihninin verebileceği tek karşılık, çaresizliktir. Ölüm karşısındaki çaresizlik, Schopenhauer’in düşüncesinde merkezi temalardan biridir ve yaşlılıktan önce idrak edilemez. İşte en büyük hayal kırıklığı da budur. Schopenhauer’e göre yaşlılıkta deneyimlenen bu hayal kırıklığı, insanı varoluşuyla baş başa bırakır. İnsanın bilinci ölümü idrak eder ancak ölümün deneyimlenmesi imkânsızdır; yaşlanmanın deneyimlenmesi ise çoğu insan için kaçınılmazdır. Birçok yazısında Schopenhauer, yaşlanmanın insan yaşamında yarattığı radikal dönüşüme dikkat çekmektedir. Bu anlamda yaşlanma, ölüm korkusunun deneyimlendiği bir süreç olarak Schopenhauer düşüncesinin anahtar kavramlarından biridir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | 19th Century Philosophy |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 12, 2024 |
Submission Date | July 26, 2024 |
Acceptance Date | October 30, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 22 |